TÜRK TİPİ SİYASET
Türk siyaseti 1980’li yıllarda Amerikan modeli seçim kampanyalarıyla tanıştı. Amerikan tarzı renkli seçim kampanyaları, Anavatan Partisi'nin kurucu lideri Turgut Özal’ın inisiyatifiyle Türkiye’ye transfer edildi.
Bununla birlikte gelişen teknolojiyle dijital dünyaya adaptasyon sürecimiz de hızlı bir biçimde devam etti.
Özellikle pandemi sürecinde dijital dünyanın ve teknolojik imkanların önemini daha etkili düzeyde hissetmiş olduk. Bu zorunluluktan kaynaklı durum, Türk siyasetinde yavaş yavaş kronikleşmeye başlayan siyaset ile seçmen arasındaki mesafenin artmasına, seçmenin siyasete ulaşılabilirliğin azalmasına neden oldu.
Vatandaşlarımızın istek, dilek ve şikayetlerini seçimden seçime de olsa gelen siyasilere iletme imkanları da bu artan mesafelerle daha fazla kısıtlandı.
Dolayısıyla ortaya çıkan bu kopukluk TBMM’nin gerçeklikten uzak politika ve tartışmalarla, suni gündemlerle meşgul olmasına neden oldu. Artık milletin vekili olmak mükellefiyetini alan kişiler enerjisini farklı mecra ve amaçlara harcamak durumunda kalıyor. Bunun neticesinde de büyük sorunlarla boğuşan Türk Milleti çözümsüzlüklerle kaderine terkediliyor.
1980’li yıllarda ülke siyasetimizin tanıştığı Amerikan tarzı siyasetin sunduğu teknolojik imkanlar maalesef siyasilerimizin tembelleşmesine zemin hazırlayan ana etkenlerden bir tanesi olmuştur. Pandemi süreci de bu tembelliğin perçinlenmesine dayanak olarak bu duruma meşruiyet kazandırdı.
Örneğin Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarını despot bir güç haline getirdiği sürece kadar kısmen de olsa seçmen ile olan bu ilişki trafiğine önem vermekteydi. Ancak iktidarının ikinci döneminden itibaren daha fazla artış gösteren güç sarhoşluğu ve rehavetle birlikte bu durum Ak Parti’de seçmen ile gayri seçmen olmak üzere sınıflandırılmış ve kayırmacılık hastalığı iktidar olanaklarının sunduğu imtiyazlarla iktidarın kılcal damarlarına sirayet etmiştir.
Zamanla gelişen yanlış kadrolaşmalarla birlikte basiretsiz ve beceriksiz yönetim anlayışının istikrarlı bir şekilde etkisini arttırmasının ardından, artık Ak Parti’nin millet ile diyaloğu katmanlara ayrılmış, parti içi kadrolarda yer alan hiyerarşik dizilime göre vatandaş nezdindeki bu ulaşılabilirlik daha da kısıtlı ve zor hale gelmiştir.
Bu durum derinleşen ekonomik krizin, lağvedilen adaletin, sınırlandırılamaz noktalara ulaşan kayırmacılığın, çekişmelere dayanan liyakatsizliğin, iktidar kadroları tarafından, özellikle de Saray tarafından iyiden iyiye duyul(a)mamasına ortam hazırlamıştır.
Devamı yarın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.