Erhan USTA, İçişleri Bakanı Efkan ALA’nın İçişleri Bakanlığı bütçesi ile ilgili sunumunu yaptıktan sonra, söz alarak, Sayın Bakan; Ülkede sivil katliamlar oluyor. Bugün geldiğimiz noktada, maalesef, asayiş ve emniyet açısından hiç de iç açıcı bir durumda değiliz. Çözüm süreci… Biz onu Milliyetçi Hareket Partisi olarak “çözülme süreci” olarak adlandırdık. Maalesef, taviz ve teslimiyet döngüsünde ilerlemiş ve Hükûmetin bu icraatıyla millî birlik ve beraberliğimiz zedelenmiştir. Hükûmet olarak veya Hükûmet üyelerinden veya devleti yönetenler olarak bizim sürekli olarak “Terör sorunu vardır, Kürt sorunu yoktur.” dememize rağmen, Kürt sorununu bir defa kabul ettikten sonra bugün “Kürt sorunu yoktur.” demenizin ne kadar inandırıcı olduğunu artık siz düşünün. Oslo’yla bir süreç başlatıldı Türkiye’de çözülme süreci, Habur’la devam etti, İmralı’yla derinleştirildi. Bu sürecin aslında Türkiye’de 3 tane sonucu doğdu:
Birinci sonucu: Terörün bugünkü geldiğimiz nokta. Bugün şehirlerde yapılan yığınakları, Hükûmet üyeleri de ve Sayın Cumhurbaşkanı da zaten itiraf etti. Orada polise, askere, valiye operasyon yaptırılmadı.
İkinci sonucu: Bir defa PKK terör örgütünü muhatap kabul ettiğiniz zaman bundan sonra “Bu terör örgütüdür.” demenizin çok fazla bir anlamı yok. 2005 yılında Kürt sorununun kabul edilmesi, Türkiye’yi uluslararası arenada işimizi iyice zorlaştıracak bir pozisyona getirmiştir. Elimizde kronolojik olarak neler söylenmiş ne hatalar yapılmış hepsi var ancak onların hepsini uzatmayacağım. Kürt sorunu vardır diye kabul ediliyor, daha sonrasında PKK terör örgütü muhatap alınıyor ve devlet onunla oturuyor bir kısım program yapıyor, işleri yürütüyor. Dolayısıyla, özerklik anlamında bugün cılız çıkan seslerin, maalesef, önümüzdeki dönemde çok daha güçlü çıkacağını ve uluslararası arenada da arkasında destek bulacağını tahmin edebilirsiniz.
Çözülme sürecinin üçüncü sonucu da –bu biraz gözden kaçıyor, bana göre, çok fazla üzerinde durulmuyor- Kuzey Suriye’deki oluşumdur. Yani terör örgütü Türkiye’de rahatladı bu çözülme süreci esnasında, unsurlarını öbür tarafa çekti, Kuzey Suriye’deki oluşumun jandarmalığını yaptı. Bu da, maalesef, bu sürecin bize ve bölgeye bir armağanı oldu. Dolayısıyla çok ciddi hatalar yapıldı. Yani usul hataları yapıldı, içerik hataları yapıldı ama insanı en fazla üzen şey, bu konuda uyarılarımınıza rağmen, özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin başından itibaren bu konuyla ilgili ikazlarının hiç dikkate alınmaması, insanı endişeye sevk eden diğer bir husus. Yani çünkü biz devletimizin, Hükûmetimizin, devleti yönetenlerin en fazla olabilecek durumunun gaflet içerisinde olmasıdır diyebiliriz. Ama uyarılmasına rağmen, hani buna aymazlık gösterilmesi de artık yani bu kelimeyi de, bu tanımı da yetersiz kılıyor. Tabii ki terörün temel sorumlusu terör örgütüdür. Ancak Hükûmetin de bunca uyarıya kulak tıkaması ve büyük hataları nedeniyle yani diğer sorumlusudur.
Dış politikada bugünlerde sıcak günler geçiriyoruz. Buradaki duruşumuzun millî çıkarlar doğrultusunda olması gerekiyor. Türkiye hiçbir ülkenin taşeronu olmamalı, kendi kararlarını kendi millî birlik ve bütünlüğü içerisinde kendisi alabilmelidir. Tabii, dış politikadaki ve terör örgütlerine karşı zikzaklarımız da bugün terörle mücadelede bizi kısıtlayan, bizi zora sokan en önemli veya bizi etkisiz hâle getiren en önemli unsurlardır. Nedir bu? Mesela, IŞİD’e bakışımız –geçmiş ile bugünü bir mukayese edelim YPG’ye bakışımız yani YPG’nin başındaki adam bizim bir numaralı konuğumuzdu daha düne kadar, bugün YPG’yi terör örgütü ilan etmeyen ülkelere biz sitem ediyoruz. Burada ne kadar inandırıcı olabiliriz, bunu siz takdir edin.
Milliyetçi Hareket Partisinin Mecliste yaptığı bütün itirazlara rağmen, Büyükşehir Yasası’nı değiştirdiniz. Bugün zannediyorum bununla ilgili sıkıntıları siz de yaşıyorsunuz, siz de fark ediyorsunuz. Şimdi, özellikle burada büyükşehir belediye sınırlarını mülki sınır hâline getirilmesi çok ciddi bir hata olmuştur. Bu düzenlemeden derhâl dönülmesi gerekmektedir. İlçe belediyelerinin önceki yetki ve işlevlerine yeniden kavuşturulması gerekir. Kapatılan il özel idareleri, tüzel kişilikleri sona erdirilen köyler veya kapatılan belediyelerin de tekrar yeniden kurulması gerekmektedir.
Şimdi, asayişin sağlanması açısından gençlerimizin terör örgütünün ağına diyelim düşmesinin engellenmesi lazım. Bakın, 1984, 2015, otuz yıl, otuz bir yıl olmuş. Otuz bir yıl önce doğan insanlar şimdi orta yaşlı hâle geldi ve bunlar hep terörle büyüdüler. Dolayısıyla şu andaki, özellikle gençlerin, yine yaşlı kesimin devleti anlayabildiğini düşünüyorum ama orta yaşlıların, gençlerin şu anda devletin pozisyonunu çok iyi anlayabildiğini, bizim pozisyonumuzu çok iyi anlayabildiğini ben düşünmüyorum. Çözüm süreci esnasında, bireysel yüzlerce olay biliyorum. Bize bölgeden geldiler, anlattılar. Yani karşımızda örgütün beş katlı binası var, çocuklar getiriliyor köylerden, orada eğitiliyor. Her türlü şey yapılıyor kızlı erkekli. Genç çocuklara hoş gelebilecek her türlü imkân orada sağlanıyor. “Uyudunuz, devleti de uyuttunuz Sayın Bakan.” Bunların talimatlarını da çoğu zaman belki de İçişleri Bakanı olarak sizler verdiniz bunlara dokunulmaması konusunda. Şimdi, artık zararın neresinden dönülürse kârdır. Yani bu gençleri bu terör örgütünün ağından kurtarmamız lazım. Bunlar böyle hepsi silahla filan olabilecek meseleler filan değil. Yani ne kadar insanla mücadele edebilirsiniz? Yani nihayetinde bunlar bizim ülkemizin birinci sınıf vatandaşıdır. Şeklinde sözlerini tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.