Nükleer Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Uğur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanserin dünya genelinde kalp-damar hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni olduğunu söyledi.
Gelişen teknolojiyle hem tanı hem de tedavide önemli gelişmeler elde edildiğini belirten Uğur, özellikle kişiye özel tedavilerle ileri evre kanser tedavisinde sağ kalım süresinde önemli artış sağlandığını vurguladı.
Uğur, son yıllarda nükleer tıp teknolojisinin de aktif olarak kullanılmaya başlandığını belirterek, "En yeni gelişme, çeşitli kanser türlerinde yeni 'teranostik radyoaktif ilaçların' kullanılmaya başlanması oldu." dedi.
Teranostik tedavinin kanser tanı ve tedavisinde yeni bir yaklaşım olduğuna işaret eden Uğur, şu bilgileri paylaştı:
"Farklı kanser türlerinde ve farklı evrelerdeki hastalarda kişiselleştirilmiş tedavilerle hastaya ve hastalığa özel hedefe yönelik tanı ve tedaviyi birleştirmek, tıbbın yeni bir alanıdır. Teranostik kavramı 'terapi' ve 'diagnostik' yani tedavi ve tanı sözcüklerinden türetilmiştir. Bu yaklaşım tıpta kısaca 'gördüğünü tedavi et, tedavi ettiğini gör' ilkesine dayanmaktadır."
"Her kanser tedavisi için kullanılmıyor"
Uğur, tanısal nükleer teknolojinin, görüntülemede her kanser hastası için kullanılabildiğini ancak her kanser tedavisi için kullanılmadığına dikkati çekerek, "Bu yöntemle uzun yıllardır tedavi ettiğimiz tiroid kanserinin yanı sıra nöroendokrin tümörler, bazı çocukluk çağı tümörleri, karaciğer kanseri, metastatik ve tedaviye dirençli prostat kanseri, primer ve metastatik karaciğer kanserleri tedavi edilebiliyor." bilgisini verdi.
Yöntemden kimlerin yararlanabileceğine ilişkin de Uğur, "Yöntem, klasik tedavilere yanıt vermeyen, hastalığı ilerleyen kişilerde uygulanıyor. Bu ilaçlarla yapılan tedavilerle hastalığın tamamen yok olmasından daha çok vücuttaki ilerlemesinin yavaşlaması ve hastaların daha uzun ve rahat bir yaşam sürmesi amaçlanmaktadır." dedi.
Uğur, tedavi sonrasında hastalığın daha yavaş ilerlediği ve yaşam süresinin arttığının ortaya konulduğunu dile getirerek, "Hastaların yaşam süresinde prostat kanserinde yaklaşık 4 ay, nöroendokrin tümörlerde ise yaklaşık 12 ay artış söz konusudur." diye konuştu.
Pozitron maddesinden elde edilen ilaçlarla tedavide yol alındığını ifade eden Uğur, tedaviyle hastaların ağrı şikayetlerinin büyük ölçüde azaldığını ve yaşam kalitelerinin arttığını söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.