Vefatının 100. yılında II. Abdülhamid Han anlatıldı 

Vefatının 100. yılında II. Abdülhamid Han anlatıldı 
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tarih Topluluğu, Eğitim Fakültesi Konferans Salonu'nda "Vefatının 100. Yılında II. Abdülhamid Han'ı Anlamak" konulu bir panel düzenledi

İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rıza Karagöz, Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Nedim İpek ile Temel Eğitim Bölümü Bölüm Başkanı ve Tarih Topluluğu Akademik Danışmanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan'ın konuşmacı olarak yer aldığı panele, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. 
Panelin açılış konuşmasını Tarih Topluluğu Başkanı Zekeriya Şentürk yaptı. Amaçlarının; tarihi anlatmak, önemini kavratmak ve sevdirmek olduğunu ifade eden Şentürk, "İşin en kıymetli tarafı ise tarihimize ve tarihimizin muhterem zatlarına olan vefa borcumuzun bu sayede bir nebze ödenmiş olmasıdır. Vefa demişken, şehit ailelerinin yanında olduğumuzu göstermek ve hissettirmek için de birtakım projelerimiz var” dedi. 
II. Abdülhamid Han'ın, üzerinde en çok konuşulan ve farklı bakış açılarıyla yansıtılan Osmanlı padişahlarından biri olduğunu kaydeden Şentürk, panel sayesinde konunun tüm ayrıntılarıyla değerli akademisyenler tarafından ele alınacağını söyledi. 

"II. Abdülhamid Samsun'a Büyük Camii ile damga vurdu" 
II. Abdülhamid döneminde Samsun'a yapılan hizmetler hakkında bilgiler paylaşan Tarih Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nedim İpek, “Samsun merkezde bulunan Büyük Cami, II. Abdülhamid döneminde yapılmıştır. İnşaatına 1860'larda başlanmış, 1890'larda tamamlanmıştır. Yapı olarak Selâtin Camisi örneğidir. Normalde bu tür camiler tepe noktalarına yapılırken Büyük Cami'nin deniz kenarında inşa edildiğini görüyoruz. II. Abdülhamid, döneminde Samsun'a böyle bir damga vurulmuştur. II. Abdülhamid'in böyle sembolleri nasıl kullandığını belirtmek de yerinde olacaktır. Klasik dönemde padişahlar genelde başkenti böyle eserlerle süslerlerdi. II. Abdülhamid döneminde ise taşrada bu tür yapıların hızla inşa edildiğini görüyoruz. Bu dönemde Anadolu'nun çeşitli noktalarına inşa edilen camilerin bir kısmı Hamidiye, Hamid gibi isimlerle anıldığını biliyoruz ki Büyük Cami'nin de isimlerinden birisi Hamidiye Camisi'dir. Valide Sultan Vakfı vasıtasıyla inşa edilmesi dolayısıyla adına Valide Camisi de denmiştir. Bir başka ismi Büyük Cami'dir. Bu durum, kurumlarımızın isimlerini sık sık değiştirdiğimizin bir göstergesidir” dedi. 

"II. Abdülhamid dönemi yoğun bir imar dönemiydi" 
II. Abdülhamid döneminin diğer bir temel özelliğinin de, İstanbul ve diğer illerdeki yoğun imar çalışmaları olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nedim İpek, "Başta İstanbul olmak üzere birçok yerleşim yerlerini, özellikle kamu binalarıyla süslendiğini görüyoruz. Günümüzde vilayet merkezi konumunda olan şehir ve kasabalarda tarihten kalan bir takım yapılar görürüz. Gördüğümüz yapılar külliye ise bilin ki bunlar beylikler veya sancakbeyliği döneminden kalmadır. Hükümet konakları ise genellikle II. Abdülhamid döneminde inşa edilen binalardır. Dolayısıyla II. Abdülhamid döneminde yoğun bir imar faaliyetleri görmekteyiz. Ancak bu faaliyetlerin, günümüz gibi kısa sürede gerçekleşmediğini unutmamak gerekir” diye konuştu. 

 

aw321797_03.jpg
"En büyük yatırımı eğitime yaptı" 
Döneminin en önemli özelliğinin ise eğitim alanında yapılan yatırımlar olduğunun altını çizen İpek, “1820 öncesinde Osmanlı'da eğitim kuruluşları tamamen vakıfların kontrolündedir. Temel amacı ise iyi Müslüman yetiştirmek, iyi Ermeni yetiştirmek, iyi Yahudi yetiştirmek, iyi Rum yetiştirmektir. Buna göre eğitim kuruluşları oluşturulmuştur. Dolayısıyla gayrimüslim okulları kiliseye bağlanmıştır. Tanzimat’la beraber kurtuluş projesi olarak devlet, ulus devlete dönüştürülmektir. Bu modele göre eğitim, doğrudan devletin eline geçecektir. Tanzimat’la birlikte eğitimin temel amacı Osmanlı toplumunu oluşturmaktır” ifadelerini kullandı. 
II. Abdülhamid döneminde, başta İstanbul olmak üzere sivil ve askeri alanda yapılan imalat yatırımlarına da değinen İpek, bu dönemde inşa edilen bazı yapıların hâlâ kullanımda olduğunu da sözlerine ekledi. 

"Cumhuriyet Türkiye'sinin alt yapısının oluşmasında katkısı var" 
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rıza Karagöz de panelde "Sultan II. Abdülhamit üzerinden Türkiye’yi Okumak" bir konulu konuşma yaptı. Dört konuya temas eden Prof. Dr. Rıza Karagöz, "31 Mart olayı ile gündeme getirilen irtica söyleminin o tarihte II. Abdülhamit’i tahttan indirmek için kullanıldığını görüyoruz. Cumhuriyet Türkiye'sinde de darbeler için sembol oldu. Kızıl Sultan söyleminin de Avrupalı bazı kişiler tarafından hakaret maksatlı söylendiği bilinmektedir. Bu ifade ne yazık ki bir dönem ders kitaplarında bile yer alabildi” dedi. 
Konuşmasında modernlik tartışmasına da değinen Prof. Dr. Karagöz, Cumhuriyeti kuran kuşağın ve kadronun II. Abdülhamid’in açtığı eğitim kurumlarında yetiştiğini ve Cumhuriyet Türkiye’sinin alt yapısının oluşmasında Sultan II. Abdülhamid’in katkısı olduğunu söyledi. 

“Muhalefetin o dönemde eleştiremediği neredeyse tek konu maariftir” 
II. Abdülhamid döneminde eğitim alanında yapılan atılımlar hakkında bilgi veren Temel Eğitim Bölümü Bölüm Başkanı ve Tarih Topluluğu Akademik Danışmanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan da, “II. Abdülhamid, modern manada ilk merkezi ve taşra maarif teşkilatını kurmuştur. Aynı şekilde iptidai, Rüşdiye ve idadi müdürlükleri tesis edilmiştir. Bu sayede taşraya ilk, orta öğretim kurumları ve öğretmen okulları götürüldü. Devrin en iyi maarifçilerine görev verildi. Yine Sadrazam Sait Paşa'nın katkıları çok fazladır. Muhalefetin eleştiremediği neredeyse tek konu maariftir. Birçok meslek ve sanat okulu açılmıştır. Yine II. Abdülhamid döneminde sağır, dilsiz, körler için engelli okulu açılmıştır. Kızların eğitiminde önemli bir mesafe alınmıştır. Aşiret mektepleri kuruluşu önemlidir. Başkentte aşiret çocuklarına verilen 5 yıllık eğitimle ayrılıkçı hareketlerin önüne geçerek sadık bir toplum tesisi gözetilmiştir” diye konuştu. 

"Eğitimde en çok yatırım Türklerin yoğun olduğu Anadolu'ya yapıldı" 
Batılılaşma veya modernleşmenin en önemli adımlarının bu dönemde atıldığına vurgu yapan Kaya Tuncer Çağlayan, "Medrese, mektep çatışması göze çarpmaktadır. Modern eğitimin yerleştiğini görmekteyiz. Devletin, eğitimdeki görevinin şuuruna varılmıştı. Darülfünun açılmıştır. Bütün bu yatırımların ağırlıklı olarak Türklerin yoğun olduğu Anadolu'ya yapılması bir başka dikkate değer husustur. Azınlık ve misyoner mekteplerine, Türk öğretmenlerin tayini ile az çok kontrol sağlanmıştır. II. Abdülhamid dönemi, iyi ya da kötü sonuçlarıyla uygulama devri olmuştur” şeklinde konuştu. 
Bu dönemde; Rüşdiyelerin 250'den 619'a, İdadilerin 5'ten 104'e, Darul-muallimin 4'ten 32'ye, İptidailer 200'den 4000'nin üzerine çıktığını kaydeden Tuncer, 10 bin civarında geleneksel sıbyan mektebinin usul-u cedide dönüştürülmeye çalıştığını belirtti. 
Panelin ardından Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Tarih Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nedim İpek'e, Tarih Topluluğu Başkanı Zekeriya Şentürk, Temel Eğitim Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan'a ve Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Çağatay, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rıza Karagöz'e fidan sertifikası takdim etti. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir