23 HAZİRAN MANİFESTOSU
Hatırlayın, 31 Mart yerel seçimlerinde, başa baş giden bir mücadeleyi, tabiri caizse burun farkıyla Ekrem İmamoğlu kazanmıştı. Seçim öncesinde basına servis edilen anketlerde ise Binali Yıldırım’ın farklı kazanacağına işaret ediliyordu. Hatta partili Cumhurbaşkanımız farkı artırmak için öylesine yüklenmişti ki, bu seçimlerin Türkiye’nin bir “Beka Seçimi” olduğunu zihinlere nakşetmişti. Bu mesaj trol hesaplarında büyük bir yankı buldu. Öylesine bir kampanyaya giriştiler ki, akıllara zarar. iktidara kızıp oyunu İmamoğlu’na oy vermek bir yana, boşa atmak, oyunu iptal etmek veya başka bir adaya atmak dahi bu ülkeye ihanet etmekle eşdeğer görüldü.
Bir de terör örgütü PKK yok mu? PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin oy verdiği yere rey vermek dahi törere yardım ve yataklık etmekle anılır olmuştu.. Sonuçta İmamoğlu 13 bin oy farkla seçimi aldığında “seçim nasıl iptal edilebilir?” sorusu üzerinde çokça kafa yorulduğu anlaşıldı. “Oyların sandık müşahitlerinin önünden, sayım esnasında çalınmasını kimse beklemiyordu. O kısacık arada, herkes bir birine bakarken oylar bir anda çalınmış ve bir seçim iptaline gerekçe olmuştu.
Seçimlerin iptali her iki adaya da ikinci bir şans doğurdu. Bu arada her iki adaya da sıfırdan başlayarak bir seçim kampanyası yürütecek süre de bahşedilmiş oldu. Bunlar bir taraftan yapılırken, sandığa yeniden davet edilecek millet de unutulmamıştı. Stratejik bir değişiklik yapıldı. Millete bu seçimin artık beka değil, bir şahsiyet meselesi olduğu, hizmet üretecek olan adayın önem arz ettiği üzerinde durulmaya başlanınca olanlar oldu. Adeta saatin zembereği boşaldı. Seçim iptaline gerekçe olan, “oyların nasıl çalınmış olabileceği” üzerinde kafa yormakta olan vatandaş birden, -kandırıldık mı? demeye başladı. Bu bir afetti. Felaketin habercisi olan bir afet..
Milletin cenahında bunlar yaşanırken, partilerin tarafında ise günlük yapılan anketler havalarda uçuşuyordu. Her gün farklı bir açıklama, farklı bir ankete dönüşüyordu. Artık anket şirketleri farklı konuşuyor, İmamoğlu’nun 5 puan önde olduğunu bildiriyorlardı. İşte bir hamle daha lazımdı. Sonuca te’sir edecek bir hamle.. Beklenen hamle Ordu’dan geldi. Bir anda hava buz gibi kesildi. Ordu Valisine hakaret söylemleri etrafında bir seçim stratejisi belirdi. Bu strateji, şahsiyet meselesini daha da tetikledi. Ahlak, devlet adamlığı, kalibrasyon gibi teknik konular üzerinden adaylar değerlendiriliyordu. Anket şirketleri canhıraş çalışıyorlardı. Hemencecik, bu stratejinin sandığa te’siri üzerinde ince ayar anketler yapıldı. Beklendi yine gerçekleşmemişti. Son bir hamle kalmıştı…
Son düzlüğe gelip finişe 50 m kala depar atan bir koşucu gibi hızlı bir trafik yaşandı. İmralı’daki terörist başıyla görüşme ayarlayan avukatına izin çıktı. Devletin kanalı olan TRT’de konuşan avukatının servis ettiği mektupla, HDP/PKK seçmeninin bu seçimde tarafsız kalması isteniyordu. Baş döndüren bu gelişme, son birkaç günde etkisini nasıl gösterdi bilinmez..! Bilinen bir gerçek var ki, o da milletin 23 Haziran’da kaleme aldığı “manifesto”dur.
Evet.. Millet, gözleri önünde yaşanan bütün bu siyasi polemikler karşısında kararını vermiş ve İmamoğlu’nu 800 bin farkla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanları kütüğüne kazımıştı. Bu bir manifestoydu. Beka, şahsiyet ve çözüm sürecinde yeni beklenti formatlarına verdiği tepkiyi sandıkta söylemiş oldu. Seçimler bitti. Siyasetin önünde seçimsiz uzun bir dönem başladı. Ne yapmalı diye düşünenlere sözüm..!
Eski Başkaban ve Ak Parti eski genel Başkanı sayın Ahmet Davutoğlu’nun da dediği gibi; Şimdi yeni bir Hâl gereklidir. Yeni bir hâl, yeni bir vizyon lazımdır.
Selam ve dua ile Allah’a ısmarladık…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.