Çarşamba Gençlik Ve Spor İlçe Müdürlüğüne bağlı Kredi Yurtlar Kurumu öğrencileri tarafından 1453 İstanbul’un fethi kutlandı. Etkinlikte sunum yapan Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü 2. Sınıf öğrencisi Mehmet Kibar Fatih Sultan Mehmet’in dehasını ve İstanbul’u fethederken nasıl bir yol izlediğini anlattı.
“İstanbul jeopolitik bir konuma sahip”
İstanbul’un önemini anlatan OMÜ İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü 2. Sınıf öğrencisi Mehmet Kibar “İstanbul, stratejik konumuyla kıtalar arası geçişi sağlayarak devletlerin çıkar savaşlarına sahne olmuştur. Asya ile Avrupa’yı coğrafi olarak birbirine bağlayan, uygarlıkları birleştiren jeopolitik ve jeokültürel bir köprü niteliğiyle dünyanın en önemli cazibe merkezlerinden biri olmuştur. Hal böyleyken tarihte uygarlıklar, devletler ve imparatorluklar burayı ele geçirmek için mücadele içine girişmişlerdir. İslam dünyası açısından İstanbul'un önemi, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) İstanbul'u müjdeleyen hadisiyle pekişmiştir. Bu hadis, Müslüman komutanlar ve devletler için İstanbul'un fethini bir hedef haline getirmiştir. Nitekim Ebu Eyyub el-Ensari ve birçok Arap komutan İstanbul önlerine kadar gelmiş, bir kısmı burada ölmüştür. Ebu Eyyub el-Ensari, Peygamberin hadisinden ötürü burada defnedilmeyi istemiştir. Bugün İstanbul’da Eyyüp Sultan ilçesi, adını bu hazretin isminden almaktadır ve burada medfundur.” İfadelerini kullandı.
“Bu şehrin Fethi zorunlu olmuştur”
İstanbul’un fethi zorunlu hale geldiğini vurgulayan Öğrenci Mehmet Kibar “Şehzade Mehmet tahta çıktıktan sonra yaşı itibariyle küçümseniyordu, toy görülüyordu. Bu, içeride ve dışarıda bazı karışıklıklara da sebebiyet verdi. Mehmed, İstanbul’un fethi düşüncesini Divan’da ortaya koyduktan sonra, babasının da veziri azamı olan Çandarlı Halil Paşa bu fikri beğenmedi çünkü şöyle söylüyordu: "Sultanım, Avrupalılar bize karşı birleşebilir, Papa bize karşı ordu gönderebilir ve Konstantinopolis’i almaya çalışırken her şeyi kaybedebiliriz. Ordumuz ve teçhizatımız buna müsait değil." Fatih de ona inanmasını söylemişti. Zağanos Paşa, Şahabettin Şahin Paşa ve İshak Paşa, Fatih’in bu fikrine katıldılar. Böylelikle Osmanlı sadaretinde iki klik oluştu. Genç Sultan’ın sultan olabilmesi, yani meşruiyetini sağlayabilmesi için, rüştünü ispatlayabilmesi için başarıya ihtiyacı vardı ve bu da İstanbul’dan geçiyordu. İki bağımsız kaynak, Kritovoulos ve Tácî Beyzâde Ca'fer, İstanbul fethi kararının verildiği toplantıda, II. Mehmed'in şu noktalar üzerinde durduğunu söylerler: Gazâ, atalarımız gibi bizim de temel vazifemizdir, memleketimizin tam ortasını işgal eden Bizans, devletimizin düşmanlarını korumakta ve onları bize karşı kışkırtmaktadır. Osmanlı Devleti'nin güvenliği ve geleceği için bu şehrin fethi zorunlu olmuştur ve Sultan Mehmet, fethin hazırlıklarını başlatır. Topların hazırlanmasının yanı sıra, kale kuşatmasında etkin bir şekilde kullanılan lağım, yani toprağın altından tünel kazarak surların altında patlatma yöntemi için 300 Sırp madenci olmak üzere birçok tünel kazıcı orduda istihdam edildi” dedi.
“Türklerden korktular”
Bizansın korkak bir yapıya sahip olduğunu söyleyen Kibar “II. Mehmet, Bizans’ın surları zayıf olan Haliç’e düşman donanmasının girmesini engellemek için Haliç’in ağzına zincir çektiğini biliyordu. Küçük gemilerden oluşan Osmanlı donanmasının bu zinciri geçememe ihtimaline karşı, Rumeli Hisarı’nın inşası sırasında gemileri karadan çekerek Haliç’e indirmek için hazırlık yaptırdı. Ve bu planı aynen uygulayacaktı. Dev toplar döktürmesi ve kendi mühendisliği olan şahi topu Fatihin o surları aşmaya ne kadar namzetli olduğunun göstergesiydi. Halil İnalcık hoca, ‘’Feodaliteyi mahveden top ateşidir ve bunda teknolojik bakımdan en büyük başarı Fatih Sultan Mehmed'e aittir’’ der. Bu sırada Bizans, korku, kaygı ve endişeye kapılmıştı, karışıklık içindeydi. Papa, Bizans’a yardımı karşılığı kiliselerin birleşmesini şart koşmuştu. Bazı Bizans ileri gelenleri ve din adamları, kiliselerin birleşmesini destekliyordu. Fakat halk ve din adamlarının büyük çoğunluğu buna karşı olmasına rağmen, Türk tehlikesi yüzünden pek de seslerini çıkaramadılar.” diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak:Emine Temiz Yılmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.