Türk bilim insanları Beyaz Kıta'da doğal yaşamın koruyucusu oldu

Türk bilim insanları Beyaz Kıta'da doğal yaşamın koruyucusu oldu
Türk bilim insanları, Antarktika'daki çalışmalarında uyguladıkları kurallarla, küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından fazlasıyla etkilenen güney kutup canlılarını, Beyaz Kıta'ya ve okyanuslara bağlı yaşamları korudu

Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda bu yıl 8'incisi düzenlenen Ulusal Antarktika Bilim Seferi'ne katılan bilim insanları, çalışmalarını Beyaz Kıta'nın çevre ekosistemini olumsuz etkilerden koruyacak ve kıtaya minimum ayak izi bırakacak şekilde yürüttü.

İklim değişikliğinin sonuçlarından en fazla etkilenen alanlardan biri olan Antarktika, büyük bir ekosisteme ev sahipliği yapıyor. Bu ekosistemde, kıtayı çevreleyen okyanuslarda yaşayan balinalar gibi büyük deniz memelilerinin yanı sıra 6 fok türü ve kıtanın simgesi olan penguenlerin 5 türü gözlemlenebiliyor.,

Birçok deniz kuşu türünün de gözlemlenebildiği kıtada, sucul ekosistemlerde mikro ve makro boyutlarda birçok canlının yaşadığı da biliniyor.

8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi, 56 ülkenin taraf olduğu, 1961'de yürürlüğe giren Antarktika Antlaşmalar Sistemi'nde belirlenen kurallar kapsamında ve 2017'de kabul edilen Antarktika Antlaşması Çevre Koruma Protokolü'nde belirtilen şartlara uygun şekilde yürütüldü.

Katılımcılar, saha çalışmalarında çevre ve canlı yaşamının korunması için sefer öncesi kendilerine verilen eğitimler çerçevesinde tedbirler aldı. Bu tedbirlerin uygulanmasının kontrolü amacıyla seferde bir de çevre zabiti görevlendirildi.

8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Çevre Zabiti yüksek mühendis Aybike Gül Karaoğlu, AA muhabirine, hassas bir ekosisteme sahip olan Antarktika'da çevreye minimum ayak izi bırakacak şekilde hareket edilerek çalışılması gerektiğini söyledi.

Karaoğlu, sahaya gitmeden önce bütün katılımcılara gerek kıyafetlerinin gerekse bilimsel ekipmanları ve her türlü saha ekipmanının dezenfekte edilmesi gerektiği bilgisinin verildiğini dile getirdi.

Florada yer alan bitki örtüsü liken ve yosunlar çok hassas ve kırılgan yapıda oldukları için katılımcıların bunlara basmadan yürümesi gerektiğine dikkati çeken Karaoğlu, şöyle devam etti:

"Hayvanlara, üreme bölgelerine ve yuvalarına 10 metre mesafede yürüyerek onları rahatsız etmeden geçmeleri gerekmekte. Çünkü yaklaştıklarında alanlarını korumak için saldırganlaşıyorlar. Hayvanları rahatsız etmemek gerekiyor. Bunların haricinde ölü hayvanlarla kesinlikle temas edilmemesi gerekir. Özellikle şu anda yüksek patojenitesi olan kuş gribi salgını olduğu için hayvanlara yaklaşılan mesafe, hastalığı bir şekilde o bölgeye ve hayvanlara taşımamak için büyük önem arz ediyor."

Antarktika'da 6 fok türü bulunduğunu ancak bu türlerden sadece 4'üne Horseshoe Adası'nda rastladıklarını belirten Karaoğlu, "Bunlardan sıklıkla görülen fok türleri sırasıyla Weddell fokları, yengeçyiyen fokları, kürklü foklar ve daha sonrasında leopar foklarıdır. Yengeçyiyen fokları, krilleri süzmek için çok nadir görülen bir diş yapısına sahiptir. Aslında yengeç yemez, krillerle beslenirler ve leopar foklarıyla mücadele halindedir." diye konuştu.

Horseshoe Adası'nda nadiren görülen leopar fokuna rastlandı

Türkiye'nin araştırma kampının bulunduğu Horseshoe Adası'nda nadiren görülmesine rağmen sefer sırasında leopar fokuna da rastladıklarına dikkati çeken Karaoğlu, "Leopar folkları, Antarktika'da deniz ekosisteminde bulunan çoğu besinle beslenmektedir. Çok sivri köpek dişlerine sahiptir ve erkek bireyler dişilerine kıyasla daha zayıf ama daha uzundur. Bazı sefer katılımcıları tarafından gördüğümüz leopar fokunun erkek olduğu tespit edildi." dedi.

Horseshoe Adası'nda sıklıkla Weddell foku gördüklerini ifade eden Karaoğlu, "Weddell foklarının karın kısımlarının altı beyazdır ve ağırlıkları yaklaşık 400-500 kilogram civarındadır. 3 metre uzunluğundadır. Suya daldıklarında yaklaşık 45 dakika kadar nefeslerini tutabilmektedirler ve çok iyi yüzücüdürler." bilgisini verdi.

Karaoğlu, dünya genelinde yaşayan 17 penguen türünden Adelie ve İmparator penguenlerine sıklıkla rastlandığını belirterek, "Sub-Antarktika'da Gento ve miğfer türlerine rastlanmaktadır." ifadesini kullandı.

Aybike Gül Karaoğlu, Horseshoe Adası'nda ise sıklıkla Adelie penguenleri gördüklerini dile getirerek, "Adelie penguenleri, İmparator penguenlerine kıyasla çok küçüktür. En uzun penguen türü 122 santimle İmparator, en küçük penguen türü ise Adelie penguenleridir. Adelie penguenleri 46-71 santim uzunlukta, 3,5-6 kilogram ağırlıktadır. Krill ve balıkla beslenmektedir. Çok iyi yüzücüdür. Yaklaşık 175 metreye dalabilmektedir." diye konuştu.

Karaoğlu, Antarktika'da, kuşların, balıkların, balinaların, penguenlerin neredeyse bütün canlıların temel besin kaynağının kriller olduğunu ve bazı çalışmalara göre her yıl yaklaşık olarak 250 ton kril tüketildiğini söyledi.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir