Remzi ÖZKAN: Röportajımıza başlarken öncelikle birkaç cümle ile kendini tanıtır mı değerli yazarımız Ayten TURAN?
Ayten TURAN: Tokatlı bir ailenin kızıyım 3 Yaşlarımda İstanbul Sultanahmet ilçesine gelip, kadırga ve Sultanahmet’in tarihi dokusunda gerçekten şanslı sayılabilecek bir çocukluk yaşadım.
Maalesef ki, ailemi erken kaybettikten sonra eğitimlerimi çalışarak tamamladım, erken iş hayatımın yanında her zaman yazmaya çalıştım, hayatın bana verdiği şans olarak nitelendirdiğim yazmak hem iş hayatımda hem de sosyal hayatımda birçok kapıyı açıp hayata bakış açımı güçlendirmiş bir eylem olmuştur bana.
Remzi ÖZKAN: Yazarlık hayatına nasıl başladınız, sizi yazmaya iten şey neydi?
Ayten TURAN: Çok küçük yaşta babamı kaybetmiş olsam da babamın bana miras olarak bıraktığı okuma sevgisi, yanında yazma yeteneği beni zor yıllarımda hayata bağladı diyebilirim.
Çok küçük yaşlarda şiirler yazmışım küçük makaleler beni üzen şeyleri kaleme almışım, bilmeyerek sanırım yazarak kendimi terapi etmişim, her zaman söylemişimdir…
Mutluluğun değil, acıların hikayesi vardır, yazmakta sanırım kendimi buldum insanları izlemlemek ve bende olmasa da insanların acılarını dile getiremediklerini dile getirmeyi kendime misyonu edinmişim, bu da beni yazmaya itti…
Remzi ÖZKAN: Çok aktif bir kişiliğe sahipsiniz. Bu sebeple edebiyat dernekleriyle yolunuzun kesişmemiş olması mümkün değildir diye düşünüyorum. Siz, Türkiye’deki edebiyat derneklerinin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Bu dernekler gerçekten üyeleri için yeterince ve eşit şartlarda hizmet üretebiliyor mu?
Ayten TURAN: Evet edebiyat dernekleri içinde zaman zaman bulundum, okuma oranı düşük bir ortamda edebiyat adına derneklerin olması da gerekli, diye düşünüyorum. En azından edebiyat adı altında insanların birleşip yeterli olmasa da edebiyat adına bazı aktiviteler içinde olmaları güzel. Lakin yeterlilik ve eşitlik adına çokta umduğum gibi değiller, sadece bazılarının isimlerinin önünde bir dernek başkanlığı gibi sıratlar olması ötesinde bir misyonları yok. Bazı edebiyat derneklerinin yönetimlerine bakıldığında edebiyatın hiçbir noktasında olmadıklarını ve Türk edebiyatı adına hiçbir çalışmaya imza atmadıklarını görebiliyoruz. Edebiyat sadece birkaç şiir dinletisi yapıp birkaç hak etmeyen kişiye plaket veya ödül vermek olmamalı.
Remzi ÖZKAN: Bugüne dek kaç kitap yayınladınız? Bu eserlerinizden kısaca bahsedelim mi? Bu kitapları merak edenler nerelerden temin edebilirler?
Ayten TURAN: Yayınlanmış bir biyografi ve 5 Romanım mevcut.
GÖLGE NESİL, İş hayatında ve sosyal hayattaki kadınlarımızın hikayelerini dinleyerek yazdığım bir kitap oldu.
İSTANBUL KARASI, Anadolu’dan büyük şehre gelen solcu bir delikanlının maalesef ki, yaşadığı acı olayları hapishanelerde geçen bir ömrü yazdığım gerçek bir hayat hikayesinden yola çıktığım bir kitap oldu.
SOL YANIMDA DAĞLAR YIKILDI, 12 Eylül ihtilali sürecinde İstanbul'da eğitimini alıp Anadolu’nun en ücra köşesinde öğretmenlik yapan bir genç kızın, o dönemin yaşattığı acılarla çırpınırken bir taraftan da yaşamakta olduğu büyük aşkı yazdım. Bu romanımda diğerleri gibi gerçek bir hayatın kaleme alınış şekliydi, toplumdaki kadınların Anadolu’daki acıların bir göstergesi gibiydi bu kitap.
KELEBEK SÖZÜ, Yetimhanede büyüyüp İngiltere'de devam eden yine gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkarak yazdığım bir roman. Başarılı bir iş kadınının, siyasetin en üst düzeyinde biri ile kesişen yolunu, devletleri yöneten bazı siyasilerin bir kadının seven yüreğini haketmeyişini, kendi siyasi kariyeri için bir ömrü harcayış şeklini yazdım ve kadınların nasıl bu tür insanları yeri geldiğinde yok sayabileceğini kaleme aldım.
ABBARA GÖLGELERİ, Bir arkeoloğun hayatından yola çıkarak, Ankara ve Mardin arasında yaşanan bir hayatın gizemli hikayesini kaleme aldığım bir roman oldu. Mardin'in sıra dışı masalımsı atmosferinde karanlık hayatlarının dar sokakların, tarih kokan evlerin içinde yaşanan gücün ve gücün arkasında olan zayıflıkları yazdığım, aşk mı, mantık mı, sorusunu defalarca sorduğum bir roman oldu.
Bütün kitaplarıma kitapçıların raflarında ve internet üzerinden ulaşmanız kolay olacaktır. Umarım bugüne kadar okuyan okuyucularımız gibi yeni okuyucularımız da beğenir.
Remzi ÖZKAN: Bir yazar olarak Türk yazarlarının geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ayten TURAN: Bir Türk yazar olarak bunu nasıl analiz edebilirim bilemedim, ama yazar evrensel bir dilde olmalı ve yazar olmak sadece kitap bastırmak olmamalı diye düşünüyorum, yazar toplum sorunlarına değinmeli, hal ve hareketleriyle örnek olmalı. Kendini geliştirmeli, çok değerli Türk yazarlarımızı araştırıp yürüdükleri yolları görüp onlardan feyz almalı diye düşünüyorum.
Ama maalesef ki, okuyandan çok yazan insanların olduğu bir çağdayız, yazar anlayışımız hangi noktada ayır edemiyorum.
Bir yazar olarak bu kadar, yazım kirliliğinin içinde umarım emek veren yazmayı aşk ile yapan yazarlarımız, geleceğe imzalarını atar diyorum.
Tarih umarım bu kirliliği değil değerli yazarları yazar.
Remzi ÖZKAN: Sanat yaşamının dışında nasıl biridir Ayten Turan?
Ayten TURAN: İnsanın kendini tanımlaması, en zor olan şeydir diye düşünüyorum. Her insan gibi doğruları yanlışları olan ve her yanlışından ders alan biriyim.
İdealist bir insanım, iş hayatımda ve sanat hayatımda en iyisi olmak için çok çalışan asla yapamam demeyen biriyim. Eğitimin önemini her zaman dile getiren, Türk adet ve ananelerine sahip bir insanım.
Remzi ÖZKAN: Birçok etkinlikte ve imza gününde yer alıyorsunuz. Özellikle başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük kentlerimizde düzenlenen memleket tanıtım günlerinde şair ve yazarlarımıza gerekli önemin verildiğini düşünüyor musunuz? Bu tür organizasyonlarda yazar ve şairlerimizin de tanıtımının gerekliliğine inanıyor musunuz? Bu organizasyonu düzenleyen sivil toplum kuruluşlarının v.s. kurumların böyle platformlarda yazarlar için yapması gerekenler neler olabilir?
Ayten TURAN: Bu konuda Kalemin Gücü Platformu olarak çok ciddi çalışmalarla memleket günlerinde STK ların yazarları fark etmelerini için çok gayret gösterdik ciddi anlamda da bu konuda başarı sağladık.
Lakin STK lar gerekli önemi veriyorlar mı, derseniz? Hayır vermiyor hatta yazarları kendilerine tehlike olarak görüyorlar, yazarlar gereken savaşı vermeseler yazarları o tür etkinliklerde görmek dahi istemiyorlar.
STK’lar ne yapabilir? Konusuna gelirsek, gerçekten kalem tutan ellere öncelikle saygı duymasını bilmeliler, yazar platformları olsun yazarlarımız için olsun ön planda kendilerini anlatabilecekleri bir nokta olarak görmeliler. Bu tür STK lar, kendi tanıtımlarını derneklerinin tanıtımlarını kültür ve sanatla yapmalılar, siyasetle değil.
Remzi ÖZKAN: Sanırım siyaseti seven bir yapınız var. Bunu cümlelerinizden gözlemlemek mümkün. Yerel seçimlerin yapılmasına sayılı günler kaldı. Peki siz, Ülkemizdeki yerel siyaseti nasıl görüyorsunuz?
Ayten TURAN: Sanırım siyaset hiç bu kadar basite indirilmemiştir diye düşünüyorum.
Yerel seçimin yaklaştığı şu günlerde aday adaylarının çoğunluğunun sadece kendi menfaatleri için aday adayı olduğunu görüyoruz. Siyasi bir birikimi dahi olmadan siyasette başarılıymış gibi kendilerini ön plana almalarını, halkımıza yapılan büyük bir saygısızlık olarak görüyorum.
Remzi ÖZKAN: Bazı coğrafyalarda kadın olmak gerçekten çok zordur. Bir yazar olarak Ülkemizdeki kadın profilini nasıl görüyorsunuz?
Ayten TURAN: Bir kadın olarak, kadınların uyanış içinde olduğunu görebiliyorum, neticede kadın sadece anne, eş değil, çalışan başarılı, üreten noktasında başarılı diye düşünüyorum.
Kadınlar artık kendilerini ifade etmekte daha net ve keskinler, her ne kadar kadın cinayetlerinin ve tacizlerin ülke olarak önüne geçemesekte kadınlarımız kendilerini daha güçlü ve koruyan noktasındalar.(İstisnalar hariç)
Remzi ÖZKAN: Son olarak genç yazarlarımıza ne gibi önerilerde bulunursunuz.
Ayten TURAN: Öncelikle hepsini yürekten kutluyorum, yazmak üretmek gerçekten ülkemizde zor, bu açıdan hepsinin yolu açık olsun diğer bir konu yazarken çok büyük beklentiler içinde olmasınlar, çok büyük paralar kazanırım ya da çok ünlü olurum gözüyle bakmasınlar yazmaya, yazarken aşkla yazsınlar, sürekli kendilerini geliştirsinler yeniliklere açık olsunlar ve öncelikle maddi bir getirisi olan bir meslek içinde olsunlar, Türkiye şartlarında bu önemli, gelecek kaygısı duyarak yazarlıkta da başarılı olamazlar.
Başka bir gelir getiren meslekleri olursa yazmak için düşünceleri daha güçlü olur iyi bir noktaya gelip kitaplarından geçinebilecekleri kadar gelir sağlamaya başladıkları zaman sadece yazsınlar çünkü yazmak nefes almak gibi yazmaya devam edip oradan nefes almaya başlarsanız başarıda sizin olur.
Kaynak:HABER EXPRES ( HABER MERKEZİ)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.