AK SİYASETİN VEFASI VE DOSTLUĞUNU "KAPİİŞ"?
Bazen oturup düşünürüm. Atasözleri çoğu vakit "cuk" yerine oturuyor. Demek ki Atalarımız boşuna asırlar öncesinden bu lafları dillendirmemişler. Son günlerde aklıma yine özlü mü özlü bir Ata sözü takıldı.
"Ayıdan post, düşmandan dost olmaz"
Ayının postu ağır olur evet, o nedenle de kendi postunu dahi taşımakta zorlanır. Bizler de taşıyamayız o kadar postu. İşte o nedenle attığınız adımlara iyi bakmak geleceği iyi etüt etmek gerekiyor. Bu vesile ile de her attığımız adımlar da ayının postu mu, düşmanın dostunu mu taşıyabileceğimizi iyi idrak edelim. İşin aslı ne ayının postunu, ne de düşmanın dostluğunu, dürüst ve sağlam karakterli hiç bir Allah kulu taşıyamaz...
***
İşte bu noktada Türk Atasözlerine Japonya' da yaşanmış gerçek bir hikayeden bahsederek devam edeyim.Japonya'da yaşanmış gerçek bir olay şöyledir:
Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışarıdan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görür.
Adam bunu gördüğünde kendini kötü hisseder ve aynı zamanda meraklanır.
Kertenkelenin ayağına çakılmış çivi muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı.
Peki nasıl olmuş da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmış?
Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamak çok zor olmalı.
Böylece adam çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar.
Sonra nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkele gelir ağzında taşıdığı yemekle...
Adamı sersemletir gördüğü manzara.
Bu nasıl bir sevgi?
Ayağı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmektedir.
***
Şimdi soruyorum o küçücük korktuğu vakit düşmanını kandırma uğruna kuyruğunu bırakıp kaçan bir kertenkele bile;10 yıl boyunca dostuna, kardeşine, hem cinsine yardım ederken; yaşadığımız bu çağda aynı vefayı neden biz insanlar beceremiyoruz? Hiç düşündünüz mü?
O nedenle derim ki, "Ya adam gibi adamla dost ol, ona ömrün boyunca omuz omuza ver destek ver, yada hain olarak düşmanca pisi pisine yaşa ve öl..."
Bizimkisi 10 değil 10'larca yıl yaşamayı rabbim nasip ederse,
Dostlarımızı sağlığımız yerinde kaldığı sürece, yolda bırakmamak üzeredir.
Yani ilkemiz VEFA'dır, kardeşliktir, dostluktur.
Riyakarlık asla değil...
***
Mesela; dün Ankara'da yaşananları iyi etüt edin.
AK Partide ki değişimi iyi izlemişsinizdir. Ama algılayan sayısı çok az inancındayım.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genel Başkan ve Başbakanlık'tan bir anda elini ayağını çekti.
Kimi atama başbakan, kimisi darbe ile alındı dedi durdu günlerdir. Kimisi Cumhurbaşkanı vefasızlık yaptı dedi alçak perdeden... Vefasızlık yapıldı diyen diyene...
Ancak dün yaşananları hiç biri hatırlamayacak biliyor musunuz?
Çünkü onların çoğu bugün ve yarını yaşamaya endeksli, geçmişle ilgileri yok...
Peki Başbakan Ahmet Davutoğlu siyaseten herkese sizce de çok büyük ders vermedi mi?
Vefa - vefasızlık çizgisi arasında, dimdik durdu ve dedi ki;
"Bizimki koltuk, makam davası değil; bizimki VEFA siyaseti."
O nedenle de kurultaya "Kutlu yürüyüşe devam" sloganı ile gidildi.
Ve Başbakan Davutoğlu geldiği gibi hiç düşünmeden, vefasızlık diye nitelendirmeden çekildi kenara...
Şimdi 14 yıllık AK Partide ki güçlü siyasi düşünceyi anladınız mı?
Neden muhalefetin aynı yükseliş ve ayakta kalmamasını da çözebildiniz mi?
İyi bakın. CHP' de yaşananlarda, MHP' de yaşananlar da...
Vefasızlığın daniskası değil mi? Dostunu, vefayı unutanların iktidar olması hayal olan bu dünyada...
Dostlarınıza iyi sarılın...
"Yola çıktığınız insanları, makam, koltuk, maddiyat için, yolda bulduklarınızla değiştikçe..."
Yıllarca daha başarıyı da, dostluğu da iktidarı da ve en önemlisi Vefa'yı da göremezsiniz.
Bu günden sonra dostlarınızı bir daha iyi tartın, düşünün ve yeniden candan kucaklaşın.
Aksi takdirde başkanlık, anayasa hepsi vefa ile dostluğun ve davanın altında ezilmeden nasıl gittiğini, yürüdüğünü bir 14 yıl daha izlemekle kalır,
14 yıldır yaptığınız gibi, birbirinizi suçlayarak, sızlanarak, ağlaya sızlaya ayakta durmaya çalışırsınız...
Ama bu yıllar içinde olduğu gibi size güvenen dostlarınızı da yakıp yıkarak.
Hani İtalyanların sözü var ya!. Tıpkı o misalsiniz. Şaka gibisiniz ama gerçekler bunlar...
Hani artık Türkçe'den anlamıyorsunuz ya!.
İktidar da zaten Osmanlıca'yı getirirse hiç anlayamayacaksınız...
Her neyse, bu gidişle Eyyy bizim muhalefet parti ve Liderleri...
Son bir daha söyleyeyim...
"KAPİŞŞŞŞ"
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.