Dile değil, gönle ve hale bakabilmek önemlidirDile değil, gönle ve hale
Bazen öylesine isyan noktasına geliyor ki insan. Bazı insanlara verdiğiniz değerin karşılığında vefasızlığı görmek kadar berbat bir duygu olmasa gerek. Veya birilerine değer verirsiniz ama aklınca onlar kullandıklarını sanırlar. Sonrasında ise kıvırtma noktalarına gelir başlarlar yılbaşı dansözleri gibi kıvırtmaya. İşte bu tipler bıkkınlık vermeye başladı. Hayatta hiç mi güzel işler olmuyor? Elbette ki oluyor. Ama güzellikleri gölgeleyenler çoğaldıkça insan koca güzellikleri görmüyor o nokta kadar değeri olmayan bir küçücük işi dertleniyor. Biz de bu noktadayız.
O nedenle hep derim derdi, sıkıntısı olan veya sorunu olanlar mutlaka derdi olanla dertlenmeli çözüme kavuşturmalıdır. Kimisi gönülden, kimisi davranışları ile dürüstlüğünü gösterir. Gerisi sizinle onun arasındadır.
BİR KISSADAN HİSSE HEPİMİZE:
Hz. Musa (a.s.) Ve çoban
Hz. Musa yolda bir çobana rastladı. Çoban şöyle dua ediyordu: - Ey kerem sahibi Rabbim, nerdesin ki sana kul köle olayım. Çarığını dikeyim, saçını tarayayım. Elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım. Ey Yüce Rabbim, sana süt ikram edeyim. Elini öpüp ayağını ovayım. Uyuma vakti gelince yerini silip süpüreyim. Bütün keçilerim sana kurban olsun!
Çobanın bu şekilde saçma sapan konuştuğunu gören Hz. Musa: - Kiminle konuşuyorsun, diye sordu.
- Bizi yaratan, bu yer ve göğü halk edenle, diye cevap verdi çoban.
- Yazık, sen daha Müslüman olmadan kâfir oldun. Bu ne saçma söz, bu ne küfür! Çarık, elbise ancak sana yaraşır. Bir güneşin bunlara ne ihtiyacı var?! Allahu Teala’nın her şeye kadir olduğunu biliyorsan nasıl oluyor da böyle hezeyanlarda bulunuyorsun? Allah (c.c.) böylesi hizmetlerden müstağnidir. Sen bu lafları kime söylüyorsun, amcana, dayına mı?! Büyüyüp gelişmekte olan süt içer. Ayağa muhtaç olan çarık giyer.
Çoban: - Ya Musa, dedi, pişmanlıktan canım yandı.
Elbisesini yırttı, ahu figan ederek çöle doğru yola düştü.
Bunun üzerine Allahu Teala, Musa (a.s.)’a şöyle vahyetti:
- Kulumuzu bizden ayırdın. Ben herkese bir huy, bir ıstılah verdim. Onun için medhü sena olan söz, senin için yergidir. Biz, temizden de münezzehiz, pisten de. Onların beni teşbih etmeleriyle münezzeh ve mukaddes olmam. Bununla kendileri temizlenirler. Biz dile ve söze değil, gönle ve hale bakarız. Kalb huşu sahibiyse kalbe bakarız, söze değil. Ey Musa, edep bilenler başka, içi yanmış aşıklar başka.
Musa (a.s.), Allahu Teala’dan bu itabı duyunca çöle düşüp çobanı aramaya başladı. Onun izlerini takip ediyordu. Nihayet onu buldu:
- Müjde, dedi, Allahu Teala’dan izin geldi. Gönlün nasıl istiyorsa öyle söyle!
- Ey Musa, dedi çoban, ben o halde, o sözden geçtim. Şimdi benim halim söze sığmaz.
Yaradan bile gönle ve hale bakarken, onun yarattığı bazı insanların makam ve güce bakmasını, dolaşan sözlere bakmasını varın siz değerlendirin. Anlayana...
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.