Ay akşamdan ışığdır, Yaylalar yaylalar, Yüküm şimşir kaşığıdır,  Dilo dilo yaylalar

Komşu kızını zapteyle, Yaylalar yaylalar, Bizim oğlan aşıktır, Dilo dilo yaylalar

Eğer anan koymazsa, Yaylalar yaylalar, Vicdanın danış da gel, Dilo dilo yaylalar

Sen git de ablan gelsin, Yaylalar yaylalar, Duramıram yalnız, Dilo dilo yaylalar.

Biz günlerdir yazarken hep dedik ki bu işler karmakarışık, bencilce, kinle, sendikaca ve bilinçli şekilde DEĞİŞİM, KADRO adı altında EĞİTİM KATLEDİLİYOR dedik. Bunu yaparken bir kısım bizim YAYLALAR ŞARKISI söylediğimizi sandı.

Semeresini yıl sonunda göreceğiz. Sözümdeyim. Bu yıl Çarşamba Eğitimi Samsun' da eskisinden rantabıl düzeyde olsun söz ellerini öpeceğim. Haberini de yapacağım. Benim derdim şahsi değil, derdim keyfi hiç değil. Yaylalar şarkısı söylemek de değil. Bizim derdimiz başarılı insanların bir kalemde kinle silip atılmasıdır.

Sözün özü efendim...

Geçtiğimiz haftalarda ki köşe yazımda demiştim ki; Milli Eğitim Müdür Vekilimiz Mustafa Özdemir Ali Fuat Başgil Müdürü Cengiz Can'ı başarısız gösterdi, yerine kendisi atanacak. ATANDI MI?..

Halk Eğitimi gündeme getirmemiştik çünkü oraya Enver Şahin'i atayacaklarını biliyorduk. Ama Şahin'in kişiliğini, ilişkilerini, Yöneticiliğini bildiğimiz için bu olaylarda da bire bir hiç bir an işin içine girmediği için yazmamıştım. Çünkü o bambaşka bir kişilik. Nazik, sakin, efendi kişiliği ile ayrı bir insan. Severim, sayarım. Saygı duyarım. Hayırlı olsun kendisine. Diğerlerini yazmaya gerek yok.

Hatırlamışken belirteyim . Herkes şahsi olarak Mustafa Özdemir'le sıkıntım olduğunu yazdı çizdi.

Hatta hatta bazı satılık kalemlere de ısmarlama haberler, yazılar yazdırdılar. Bu satılık kalemler anlamadığım hep satıldıklarını fark etmeden yıllardır kalemlerini, şahsiyetlerini satıyor sonra da ayaklarıma bastılar diye yaygara yapıyor. Yazık bunlara meslektaş, gazeteci bile demeye dilim varmıyor.Bunlardan olsa olsa yağdanlık olur diyeceğim ama onlar bile işe yarıyor. Bunların ne işe yaradığını halk biliyor bana laf düşmez....

Sonra  kimse bilmez ki Mustafa Özdemir'i yıllardır tanır severim saygı duyarım. Ama yaptığı yanlışlığa asla saygı duymadım, duymayacağım. Kendisinin çok haberini yaptım. O zaman da hatalarını yazdım. Şimdi ne oldu?

Son parantez: İsmini vermeyeceğim çok sevdiğim birisi dedi ki; İlçe de siyaset, sendika öyle bir hale geldi ki. Eğer bunlar deneyimli olsa idi bugün bu olaylar olmazdı. Çünkü bu olaylar çok çirkin. Bu çirkinliğin arkasından daha da kötü işler çok yakında ortaya çıkacaktır. Cengiz Can, Habib Alan, İsa Kuru, falan filan hepsinin siyasi görüşleri, yaşantıları, çalışkanlıkları bilinen ve herkesçe de partili partisiz, sendikalı, sendikasız sevilen isimlerdi. Bunu hiç bir AK Partili görevden almadı ama bir Sendikanın bire bir işin yani suyun başına gidip Özdemir'in yanında değil, aksine her şeyi kendisinin yaptığı  bir şeklide eğitim seviyesini hiç düşürmemişti. Yazık. Eğitimi bitirdiler.

Bunu ben değil. Hepinizin tanıdığı, sevdiği, değer verdiği, yeri geldiğinde çekindiği, yeri geldiğinde yardım dilendiği isim. Yazık. Keşke hepiniz onun gibi düşünebilseydiniz. Keşke kininiz, makam ve mevki hırsınız gözlerinizi kör etmeseydi. Bu gün bunlar olmazdı.

Ben yine de yeni Müdürlere yeni görevleri hayırlı olsun diyor, eski Müdürlere de kutsal Öğretmenliklerine dönüşlerine ve öğretmenlik görevlerinde başarılar diliyorum.

Hz. Ali ne güzel söylemiş: "Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum"

Ben de diyorum ki bazıları bir harf öğretti diyerek, öğrencisini kırk yıl kendisine köle ediyor. Bazıları da bir harf oynatarak, herkesi kendisine efendi etti, köle olduklarını fark etmediler. Bunların farkları bu fark ettiniz mi? Anlayabilirseler elbette ki değil mi?

Kısacası bunların yaptığı işler; Komşu kızını zapteyle, Yaylalar yaylalar,.... Sen git de ablan gelsin, Yaylalar yaylalar, Duramıram yalnız, Dilo dilo yaylalar, Eğer anan koymazsa, Yaylalar yaylalar, Vicdanın danış da gel, Dilo dilo yaylalar

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...