Şimdi üç kuruşluk makam- koltuk delilerinden mi korkacağız!..
Babam, Rahmetli Ozanları yani Aşıkları sever, dinlerdi. Aşık Reyhani, Aşık Çobanoğlu, Aşık İlhami vs vs vs...
O aşıklardan Milliyetçi halk Ozanlarımızdan rahmetli Aşık Reyhani bir kasetin de demişti ki;
"Öyle anlar gelir ki; Doğru insanlar, eğri söylemek zorunda kalır. "
Yine Erzurumlu Aşık Reyhani 'ters öğüt destanı' isimli parçasının bir dörtlüğünde der ki;
"Sakın yol gösterme yolda kalanı,
İnsan deme nasihatten alanı,
Bir saatte söyle 500 yalanı,
Doğru söyleyip de düşman kazanma..." ( https://www.youtube.com/watch?v=tXOPJmxEL8s )
Son zamanlarda yaşadıklarımızı düşününce görüyoruz ki; Doğru söyledikçe düşman kazanıyoruz, kazanmaya devam ediyoruz. Olsun be, VATAN - DEVLET SAĞ OLSUN...
Devlet için doğrulardan bu nedenden de düşman kazanmaktan ne vakit korktuk ki? Dağlarda, ovalarda, meskun mahallerde vatan için her sıkıntıyı çektik.
Şimdi üç kuruşluk makam- koltuk delilerinden mi korkacağız!..
Son zamanlarda Ülke ve memleket öyle hale geldi ki; Aşık Reyhani'nin seslendirdiği parçasında ki gibi, birilerine doğru yolu göstermek, yolda kalana yardım etmek, akıllansın, doğruyu görsün diye nasihat etmek, yanlışları söylemek, doğruları göstermek, bazılarına göre çok büyük hata ve yanlış olarak algılanmaya başlamış.
Yani Erzurumlu Aşık Reyhani'nin deyimi ile; "Öyle anlar gelir ki; Doğru insanlar, eğri söylemek zorunda kalır. "
O anlar geldi ve ne acı- hazindir ki zorlanmaya devam ediyoruz. Artık bir saatte 500 yalan söyleyebiliyoruz. Net görülebiliyor. Ama biz eski modeliz yapacak bir şey yok. Bizde ibre her zaman olduğu gibi yine hiç şaşmıyor; Yani "Doğrudan şaşmamaya devam."
Siyasetin rezaleti, makam koltuk kapma uğruna söylenen yalanları, devlet içinde koltuk hevesi ile yapılan hainlikler bitmediği gibi, artık yalana, yargıya, eğitime ve bürokrasiye yalan, riyakarlık, hatta hainlikler değil, aksine bu meslekler ile, gelecek genç eğitimli, adaletli nesillerle SİYASETE etki ederek düzeltmeli ve geleceğimizi daha düzgün ve yaşanır olmasını sağlamalıyız.
Ülkemizde yargı, bürokrasinin geçmişe sünger çekerek eğitim ve yargının SİYASETİ esir alacağı ve "Doğru insanların, eğri (yalan) söylemek zorunda kalmayacağı günler adına..." umudumuzu sürdürüyoruz.
Bir anımla yazımı sonlandırayım. Geçtiğimiz yıllarda gazetede fıkralar yayınlardık. O günlerden bir gün Çarşamba Adliyesine Başsavcı ile görüşmeye gittiğimde görevli bir bayan (adı ve görevi bende saklı) yanıma gelerek;
-Erol Bey sizin Erzurumlularla bir derdiniz mi var? diye sormasın mı!.
Şaşırmış kalmıştım. -Nereden çıktı şimdi bu soru? dedim.
Cevaben dedi ki; - "Gazetenizde ısrarla Erzurumlu fıkraları yayınlıyorsunuz. Sanki Erzurumlulara karşı bir derdiniz var gibi algılıyorum!?" demesin mi?
İstemsiz biçim de gülümsedim . Aklıma böyle bir konu hiç gelmemişti. Aksine okuyucular çok sevdiği için yayınlıyorduk. Bunlar ülke genelinde zaten yayımlanan fıkralar şeklinde söz söyleyerek
-"Nedense biz yayınlayınca neden böyle bir fikre kapıldınız anlamadım?" dedim. Cevap alamamıştım kızardı, sustu hata yaptığını birilerinin kendisini farklı yönlendirdiğini anlamış olacak ki sessizce yanımdan gitti. Bir kere daha anlamıştım ki; kişilerin yanlış ön yargı ve tutumları ile karşı karşıya idim. Kim o fikri beyne koydu ise sormadım bile...
Kısacası geçmişte de, o günde ve bugünde doğru söylemekten, konuşmaktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Sizler de doğrudan sakın vazgeçmeyin. Hayat böyle enteresan olaylarla hızla gelip geçiyor. Önemli olan bu hayatta altında yaşadığımız o 'Gök kubbede hoş bir seda bırakabilmek'.
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.