YA AZ YA ÇOKLUK AZDIRIYOR BUNLARI!
İşin aslı uzun süredir yazmak- yazmamak arasında gel- gitler oldu.
Yıllardır cenazemde dahi köşe yazısı yazmadan durmadım.
Ama Sunay Akın’ın dediği gibi;
“Kırgınlığım oyun parklarında ve lunaparklarda unutulmuş bir çocuğun nefreti gibi. O da işin aslı o lunaparklarda ki atlıkarıncalar kadar bile sorun değil. Sorun arkamdan dönüp duran dönme dolaplar!” O misal değişenlerden çok arkamızda ki birkaç ‘DÖNME DOLAPLARA’ takıldık.
Nedense!..
Sonra gündeme baktım? Gündem öylesine rezil bir hal aldı ki!?
Ya yazmalısın, ya da susmalısın noktasına gelmişken,
“Sen yazmazsan, ben yazmazsam bu halka doğruları kim anlatacak” dedi bir dostum.
Derin derin düşünmeye başladım. Bir an 2003 öncesi Çarşamba – Samsun aklıma geldi.
Düşündük ‘ne oldum değil, ne olacağım’ demeliydi herkes.
Biz de ne olacağız endişesi ile yaşantımızı bir daha gözden geçirmeye uğraş verdik bir süre.
Ve o günlerde okuduğum bazı kitaplarda Şems-i Tebrizi demiş ki;
“Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil… Kılavuzun daima yüreğin olsun, Omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol; silenlerden değil”
Öyle ya hani denizciler demez mi; Hedefi olmayan Gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez diye.
Ve artık anladıklarımızı, yaşadıklarımı kitap yapalım derken, Mevlana’nın şu sözü aklıma takıldı:
“Acı suda, tatlı suda berraktır. Ancak sakın görünüşe aldanmayın. Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır”
Evet herkesi dost, herkesi gerçek vicdanlı insan, kişi sanmıştık ama bilemezdim ki bazı makam- mevkilere yada güce sahip olmuş çoğunun kalbi yokmuş, sevgisi tükenmiş çıkar tavan yapmış…
Sevseniz de sevmeseniz de Aziz Nesin ne güzel anlatmış kalbi, sevgiyi;
“Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur ve orası hep boştur... Sarılınca, sağ yanını O'nun kalbi doldurur”
Kısacası ayakların yere sağlam bastığı sürece herkes dostundur. Küçücük bir sarsıntı da gör gerçek dostlarını ve sevenlerini. Kalbi olanı da olmayanlarını da…
İşte bu duygu ve düşüncelerin ardından, vakit tamam dedik ve…
Siyaset, spor, sağlık (3S) - Hayat, Ekonomi, Gündem (HEG)
Yazmak lazım dedirtti.
Ama yaşam ile sağlık, ekonomi ile gündem öylesine karmaşık halde ki,
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Mesela; SAMSUN’ da ki sokak cinayetleri, asayiş olayları!??
Bunlar için hadi Samsun Valisi şehri tanımıyor, tanımak için uğraşıyor diyelim ki öyle.
Samsun İl Emniyet Müdürü, istihbaratı Allah aşkına ne yapar merak ediliyor?
İşin aslı göreve geldiğinden beridir Samsun İl Emniyet Müdürünü beğenenlerdendim.
Ama son birkaç aydır pandemiye rağmen işlenen cinayetler, silahlı saldırılar.
Mide bulandırıyor, halka korku yaşatıyor ve lafın öz şu;
“Sayın Samsun İl Emniyet Müdürü, Samsun 2003’e geri döndü farkında mısınız?”
Uyuşturucu, torbacı, işsizlik, alacak- verecek…
Adı ne olursa olsun artık ‘DUR’ deme vaktiniz gelmedi mi?
Elinizi değil acil bedeninizi bu yola koyun ve halka huzur getirin artık.
Diyoruz ki bu sokak kavgalarının, cinayetlerinin asıl nedeni ya bolluktan, ya yokluktan.
Yokluğa inanmıyorum ama inandığım ya Emniyetin zafiyetinden,
Ya da devlet gözünü dışarı çevirince içeriye bakan kalmamasından.
Devletin görevi önce halkın huzuru, can güvenliği olduğuna göre,
İçişleri bakanı başta olmak üzere herkes işi ciddiye alıp yola çıkılmalıdır.
Aksi takdirde, her şeyi bahane eden insanlar millette huzur, rahat yüzü bırakmıyor.
Farkında mısınız?
Ve bu nedenle diyorum ki;
“Rabbim kimseye AZ verip aratmasın, ÇOK verip azdırmasın...”
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.