BURSA
Bursa,Osmanlı imparatorluğunun devletten imparatorluğa geçiş dönemindeki başkenti olduğu için sadece Türkler için insanlık tarihi içinde önemli bir yerleşim.Bursa’da bir yada birkaç günlük seyahatten dönerken “ne yedik ama” diyebilirsiniz.Bu şehirde insanı birkaç gün oyalayacak kadar çok gezilecek yer,dene necek de çok lezzet var.Bursa’da yapılacak en güzel şeylerin hepsini kapsayan Rum köyünden osmanlı köyüne,İskender kebaptan balığa pideli köfteye ve kestanenin her türlüsüne,farklı farklı lezzetler deneyerek kendinizi mutlu edebilirsiniz.Aynı zamanda öğrenerek de muhteşem zaman geçirebilirsiniz.Bursa enteresan bir şehir 2008 de İngiltere kraliçesi 2.elizabeth ve eşi prens philip. Bursa ziyaretinde Kocahan’ı ziyaret etmişler. Eskiden ipek yolu üzerinden gelen kervanların konaklama yeri olan handa meşhur Burada ipeğinden şallar vefularlar satan,yan yana sıralanmış dükkanlar var.Şimdilerde o eski ipekleri aramak ve bulmak şüphesiz pek mümkün değil.
Osmanlının ikinci başkenti, patişahlar şehri Bursa denince akla gelen en önemli tarihi yapı, Ulucami. Hatta Evliya çelebi’nin deyimiyle “Bursa’nın Ayasofyası” bu görkemli camide Osmanlı ve Selçuklu mimari özelliklerini bir arada görebilirsiniz. Irgandı köprüsü illaki kulağınıza çalınmıştır.Bursa’ya gidince görülmesi gerekenlerin başında gelir.Çünkü eski çarşılı köprü,1442 tarihli…Köprü bildiğiniz köprülerden farksız ama dünyada çarşısı olan sayılı köprülerden.Dünyada bizde ki ırgandı köprüsüne benzeyen,üzerinde çarşısı olan diğer üç köprü ise Bulgaristan lafço’daki osma nehri üzerinde ki köprü, İtalya floransa’daki ponte köprüsü diğeri de İtalya Venedik’deki rıalto köprüsü.
Bursa mutfağına dair söylenecek çok şey var ama köşeme sığdırmam imkansız.Büyük küçük hepimizin severek yediği İskender kebabını kısaca anlatayım.Bursalıların teveccühü ile doğmuş ve ünlenmiş 19 yüzyılın ortalarında Mehmet oğlu İskender efendi’nin Busa Kayhan çarşısında ki dükkanında başlamış.O günlerde kuzu bir bütün olarak ve yere paralel biçimde pişirilmiş,ancak İskender efendi kuzu etinin farklı bölümlerinin kendisine has lezzetlerinin müşterilerine eşit oranda dağılmasının sağlamak için çözüm arıyormuş.Bu düşünceden yola çıkarak,bir ucu istanbul’a dayanan et pişirme ustası kasap bir sülaleden gelen İskender efendi,babası Mehmet efendinin desteğiyle eti kemik ve sinirlerinden arındırır.Bir şişe takarak bunu da odun kömürü ateşinin karşısında dikey döndürerek pişirdikten sonra insanlara sunmaya başlar.Bu farklı sunum Bursa’da çok dikkat çeker ve İskender Efendinin “dönen kebabı”olarak anılmaya başlar.Önceleri dönen kebab diye ünlenen bu yemek,gel zaman git zaman halk dilinde “dönen kebab” daha sonraları ise sadece “döner” diye anılmaya başlamıştır
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.