ÇARŞAMBA KÖPRÜBAŞI, IRMAKTA ÇAKIL TAŞI
ÇARŞAMBA KÖPRÜBAŞI, IRMAKTA ÇAKIL TAŞI
BEN SEVDİM ELLER ALDI, AKAR GÖZÜMÜN YAŞI!
Sevgili Dostlar
Bugünkü yazıma çok sevilen klasik bir halk türkümüz ile başladım. İsterseniz bu türküden yola çıkarak Çarşamba’mızın kültürel değerlerini incelemeye devam edelim.
Türküde geçen köprü başı neresidir biliyor musunuz?
İlçemizin batıyakasında (100 yıl önceye kadar Ökse denilen batıyaka) Yeşilırmak’ın hemen kenarındaki mahalleye verilen addır. Burada Ermeniler ve Rumlar otururlardı. Eski köprünün hemen yanında Liman Müdürlüğü vardı. Yanlış okumadınız Çarşambada Liman Müdürlüğü vardı. Yeşilırmak’ta tam 160 tane kayık vardı. Denize ve Amasya yönünde çalışırlardı.
1834 Nüfus sayımında Ermeni ve Rum nüfusları 1000 kişiyi bulmuyordu. 70 sene sonra Çarşamba’da yapılan nüfus sayımında Ermeni ve Rum nüfusları onbini geçti Bu kadar kısa zamanda nüfusun olağanüstü bir şekilde artmasının sebebini biliyormusunuz?
Bu ani artışın sebeplerini araştırmak gerekmez mi? İnşallah size araştırma neticesinde bulduğum sonuçları da takdim edeceğim.
Irmaksırtı Köyünde SARUŞEYH ve Karamanlı yazısının hemen kenarında Sarıtekke Köyünde Sarutekke denilen bir tekke daha vardır. Bu iki tekkenin tarihi ile ilgili araştırma yaptım. İki tekkenin kenarında da birer tane ahşap cami varmış. Yıkılıp gitmiş. Tekkenin çevresindeki ahaliye sorduğumda çok çeşitli menkıbeler anlatıyorlar. Onları daha sonra yazacağım. Bu iki tekkenin de tarihi 800 yılı aşan tarihler olduğu anlaşılıyor. Türklerin Çarşamba ve havalisini feth ettiği yıllara dayanan tarihleri gösteriyor.
Türk tarihini az çok okuyanlar bilirler ki, Saru Hoca Saruşeyh adlarına sık sık rastlanılır. Balkanlardan Saru Hoca Saruşeyh adlarına benzeyen tekkeler hala bulunmaktadır.
M. Necati Sepetcioğlu’nun Kilit, Kapı, Konak seri romanlarını okuyanlar bilirler. Alpaslan’ın hocasının adı Saru Hocadır. Alpaslan küçük çocukken yolda kilit bulur. Kilidi açamaz Hocasına götürür. Saru Hoca kilidi nasıl açılacağını küçük Alpaslan’a öğretir: Önce kilidi yere çarpacaksın daha sonra yağlayacaksın ve daha sonrada anahtarla kolayca açabilirsin. Bu hikaye aslında Malazgirt Savaşı’nın ve Anadolu’nun Fethi’nin hikayesidir.
Sözü edilen iki tekkenin de Çarşamba ve havalesindeki toprakların Türkleşmesinde rol oynayan Alperenlere ait oldukları açıkça bilinmektedir. Türkler Feth edecekleri bölgelere önce Saru Hocaları, Sarı Şeyhleri yani Alperenleri gönderirler, sonra askeri güçlerle bölgeyi feth etmeye başlarlardı.
Tacettin Oğlu Hasan Bey (Gazi) ilçemiz çevresinde aralıklı olarak 80 yıl hüküm sürmüş tacettinoğulları Beyliğinin ünlü bir Türk Beyidir. Hasan Gazi lakabıyla tanınır. Tacettinoğlu Beyliğinin başkenti bizim Ordu Köyümüzdür. Hasan Gazi Türbesi de Ordu Köyündedir.
Arım Çarşamba’nın Doğuyakasındaki topraklara denirdi. Batıyakadaki bölgeye ise Ökse denirdi.
Çarşambalı külhanbeyler kendilerini Arımlı veya Ökseli lakabıyla tanıtırlardı. Mesala Arımlı Mehmet Ağa veya Ökseli Ali Ağa. Çünkü 1700 yıllarına kadar Çarşamba adı ancak küçük bir pazarın adı idi.
Göğceli Camimiz; Kadrini kıymetini bilmediğimiz muhteşem bir ahşap mimarlık harikasıdır. Anadolunun en eski ahşap camisidir. Restore edildi daha güzel bir görünüme girdi ama hala derme çatma mihrabı benim ve görenlerin yüzünü kızartıyor. Tanıtamadığımız gibi kendimizde tanımıyoruz.
Yapılış tarihi 1206 bu tarih aynı zamanda atalarımızın bu bölgeye hakim olma tarihidir. 1206 tarihinden 100 sene öncesinde topraklar Türklerin eline geçmeye başlamıştı. Böyle bir cami ancak o bölgeye hakim olan millet tarafından yapılır. Demekki Türkler 1200 yıllarında Çarşambaya tamamen hakim olmuşlar.
Göğceli Camimiz Çarşamba’nın sembolü olması gerekir. Gereği kadar koruyamıyoruz. İyi tanıtılmış olabilse dışardan akın akın ziyaretçiler gelebilir.
Sevgili Dostlar
Dedelerimiz askerlik yaparken okuma yazma bilmedikleri için hazır mektupları alır memleketlerine gönderirlermiş. O mektubların sonunda şu ibareler vardı. Daha çok yazacaktım ama mürekkebim yok idi. Benimde çok yazacaklarım var ama gazeteyi hepden ben dolduracak değilim ki.
Yarınki yazımda Çarşambayı anlatan ÇARŞAMBA DESTANI adlı uzun şiirimi siz okurlarıma sunacağım.
Şiirde Çarşamba tarihini geleneklerimizi, törelerimizi ve Çarşambanın güzelliklerini anlatıyorum. Büyük şairlik iddiasında değilim. Gördüğümü yaşadıklarımı sevdiklerimi terennüm etmeye çalışan bir amatörüm.
Çarşamba Destanı aslında bir destan değildir. Hasan Topuz’un Çarşamba sevgisinin kelimeler satırlar olup kağıda dökülmesidir.
Çarşamba tarihi çok değerli bir kültürel yapıya sahip hazinedir. Fakat meşhur halk türkümüzde anlatıldığı gibi.
Çarşambayı sel aldı, bir yar sevdim el aldı.
Keşke sevmez olaydım elim koynumda kaldı!
Gerçekten Çarşambayı sel almış ve beraberinde kültürel değerleride almış götürmüştür. Bari : Selden kalanları araştırıp bulmağa çalışalım. Biz Av. Safa Temiz beyle yola çıktık. Selden kalanları toplamaya çalışıyoruz. Beş Kütüphaneden 3000 kitaptan bir tane bile kalmamış. Saraylar, konaklar yok olup gitmiş. Çarşambanın 100 sene önceki nüfus kayıtları bile yok. Yani dedelerimizin dedesini bile tanımıyoruz. Bizimle birlikte çalışmak isteyen varsa kervanımıza katılabilir. Çarşamba tarih kulübünü kurmak istiyoruz. Haydi Çarşamba sevdalıları sizleri göreve davet ediyorum.
Selam ve Dualarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.