ÇARŞAMBA'NIN MEDENİYET KÖPRÜSÜ
İnsan ve doğanın mücadelesi insanın yaratılıp yeryüzüne gönderilmesiyle başlamıştır. İnsan hayatını idame ettire bilmek için çevresini anlamak ve zorluklara karşı mücadele edebilmek için doğayı ve yaşadığı bölgeyi tanımak zorundadır. İnsanoğlu her vakit kendine uygun hükmedebileceği doğada yaşamak istemiştir. Zaman zaman çareler üretse de çoğunda yetersiz kalmıştır. Yetersiz kalışının temelinde birlik ve beraberlikten yoksun olması yatmaktadır. Zaman içerisinde insan ilişkileri güçlenmiş, birlik ve beraberlik artarak bu zor şartlarda ayakta kalmak daha da kolay hale gelmiştir.
Samsun ilinin Çarşamba ilçesini ikiye bölen, insanlar arasında öteki yaka beriki taraf şeklinde ayrılıklar oluşturan, ağıtlara, türkülere konu olan bir nehir "Yeşil Irmak"la mücadelesi takdire şayandır. İnsanoğluna verimli bir arazi armağan eden karşılığında da birçok can alan Yeşil Irmakla mücadelenin galibi insanoğlu olmuştur. Çarşamba'da II. Abdülhamit dönemine kadar nehrin iki yakasını kayıkçılar birleştirmekteydiler. İnsanların bir birleri ile olan ilişkilerini ihtiyaçlarını kayıklar vasıtası ile karşıladıkları tarihi kaynaklarda görülmektedir. II. Abdülhamit Han hazretleri ahalisi ile birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak istemektedir. Bu amaç için yaptığı birçok faaliyetten biride Anadolu'da nehirler üzerine köprüler kurdurmaktır. Bu amaç doğrultusunda Samsun Vilayetinin Çarşamba kasabasını İkiye ye ayıran Yeşil Irmak üzerine de 1890 tarihinde tahtadan bir köprü inşa edilerek iki taraf bir birine bağlanmıştır. Yapılan bu köprü vasıtası ile geçişler daha kolay hale getirilerek ticaret hız kazandırılmak istenmektedir. Ayrıca Anadolu'da köprülerin inşa edilmesi tahrip olanlarında onarılmasının siyasi bir nedeni de vardır. Bu neden Kafkaslar üzerinden gelebilecek bir Rus tehdidinin bertaraf edilmesinde hızlı hareket edilmesini de sağlayacak olmasıdır. Buradan anlaşılıyor ki köprü hem insanların bir biri ile olan birlik ve beraberliğini güçlendirmek hem bölgenin güvenliğini sağlamakta hızlı hareket etmek hem de ticari faaliyetlerin gelişmesine olanak sağlamaktadır. II. Abdülhamit Han'ın bu dâhiyane düşüncesindeki inceliğe nazarı dikkati çekmemek olmaz.
Trabzon salnamelerinde de Yeşil Irmak üzerinde tahtadan yapılmış bir köprüden bahsedilmektedir. Fakat köprünün tahta olması ve Yeşil Irmağın da bir o kadar hırçın olmasından ötürü fazla dayanmadığı görülmektedir. Karadeniz bölgesinin yağmurlu oluşu Yeşil Irmağın akış güzergâhında da kar sularının eriyip ırmağa karışmasıyla beraber bahar aylarında ırmağın debisi iyice artmaktadır. Bu durumda ırmak üzerinde kurulan tahta köprülerin sonlarını getirmektedir. Ahali hemen hemen her yıl onarım yapmak zorunda kalmaktadır. Bazı zamanlar ise köprünün sıfırdan yapılması gerekmektedir. Ağaç işlerinden az çok anlayanlarımız sürekli yağmur ve suya maruz kalan tahtaların belli bir süre sonra çürümekte olduğunu bilir. Tahta Köprülerin ömrünün kısa olmasının sebeplerinden biri de budur. Bu yıkımlar olduğu zamanlarda Çarşamba ahalisi karşıdan karşıya geçmek için kayıklara mahkûm kalmaktaydı. Bu durumdan kayıkçılar memnun olsa da ahali memnun değildi. Sürekli yenileme ve tadilat gerektiren bu köprü oldukça masraflı olmaktaydı. 1. Cihan harbi ( I. Dünya Savaşı) öncesi çıkarılan bir kanunla köprüden geçişler ücretli hale getirilmişti. Elde edilen gelirler ise Muvazene-i Hususiye'ye adında bir kuruma aktarılmaktaydı. Amaç köprü onarımı için yapılacak harcamalarda kullanılmak amacıyla bir birikim elde etmekti. 1. Cihan harbinin başlaması ardından da milli mücadelenin yaşanması ile yaklaşık 9-10 yıllık savaş sürecinde bu kanunun uygulanabilirliği tartışmaya açık bir konu olarak görülmektedir.
Cumhuriyet kurulmuş ve Reis-i Cumhur olan Atatürk ülke gezisine çıkmış Anadolu'yu yakından görmek istemiştir. Büyük bir savaş geçiren Anadolu'da her alanda olduğu gibi bayındırlık alanında faaliyetler hız kazanmıştır. Tarihler 1930 gösterdiğinde milli mücadelenin ilk fitilinin ateşlendiği yer olan Samsun şehrimiz ile Mustafa Kemal (ATATÜRK)'ün kavuşması Çarşamba ilçesinde de öte ile berinin yani Yeşil Irmağın iki yakasının birleşmesinin milat günü olmuştur. Türk halkına birlik ve beraberliği zor zamanlarda birbirine kenetlenmeyi anlatan Mustafa Kemal bu iki yakanın ayrılığına son vermek amacıyla buraya modern bir köprü yapılması için çalışmaların yapılmasını istemiştir. Bu istek üzerine hemen zemin etütleri yapılmaya başlanmıştır. Eş, dost, akrabanın bir birine hasretine bir an evvel son verilmek amacıyla yeni bir körünün inşasına başlanmıştır. Köprü inşası 1931 yılında tamamlandığında 12 ayaklı 10 gözlü 270 metre uzunluğunda bir eser ortaya çıkmıştır. Yeşil Irmak üzerine oluşturulan setlerle de hem köprü korunmaya çalışılmış hem de ırmağın taşması engellenmek istenmiştir. Bu eser aynı zamanda Türkiye'nin en uzun köprüsü unvanını da eline almıştır. Bu köprünün Türkiye'ye maliyeti ise 252 bin 963 lira olmuştur. Savaştan çıkmış elindekini avucundakini bağımsızlık için sarf etmiş bu millet kurtuluş savaşının 10. yıl dönümünde bu denli bir eser yapması bayındırlık alanında Anadolu'da gidilmedik gidilemeyecek yerlerin kalmaması konusunda verilen çabanın bir ürünüdür. Yapıldığı tarihten 1970'li yıllara kadar kasabanın bütün araç ve yolcu geçişini sağlamıştır. Artan nüfus ve bölgenin ulaşım alanında daha da gelişmesi köprünün gün geçtikçe dönemin şartlarına ayak uyduramamasına neden olmuştur. Özellikle Karadeniz bölgesinde arazinin dağlık ve engebeli olması tren yolunun yapımını imkânsız kılmaktadır. Bilhassa Karadeniz bölgesini iç kesimlerle bir birine bağlayan iki önemli şehir öne çıkmaktadır. Bunlardan biri Canik dağlarının alçaklığından kaynaklı bir geçit güzergâhı olan Samsun şehri diğeri de Zigana Dağındaki Kop geçidinden dolayı Trabzon Şehridir. Bu iki şehrin hinterlandı ( iç kesimle ulaşım) geniş olması ticari hayatın gelişmesinde katkı sağlayacaktır. Bu etmenler göz önüne alındığında Çarşamba'daki ırmağın aşılıp Samsun şehrimize ulaşmak istenmesini daha da anlamlı hale getirmektedir.
1970'ten sonra artan nüfus ve ticari faaliyetlerin gelişmesi insanların daha fazla dünyaya açılma arzusu bu köprünün ihtiyaçları karşılayamamasına sebep olmuştur. Süre gelen zaman içinde köprü 2007 yılında araç trafiğine kapatılarak sadece yayalara hizmet veren bir yapıt olmuştur. 2008 yılında köprüye estetik bir yapı kazandırıp anıları ve yaşadıkları ile öteyi beriye bileştiren köprü restore edilmiştir. Bu restorasyonla köprüye hem doğu hem de batı girişlerinden birer taç kapı yapılmıştır. Halen daha Çarşamba halkının hizmetinde bulunan köprü yaşadığı ve yaşattığı ile anılar biriktirmeye devam etmektedir. Yakın tarihlerde izlediğim bir dizide Türkiye'mizin güzide bir şehri olan Erzincan da geçmekte olan bir köprü hikâyesi konu alınmıştı. O diziyi izlediğimde köprünün medeniyetin başlangıcı, uzakların yakın, eş dost akrabanın, birlik ve beraberliğin başlangıcı olduğunu daha iyi anladım. Hatta Halil Rıfat Paşa'nın sözüyle bu köprünün önemini vurgulamak isterim "gidemediğin yer senin değildir".
Üzeyir BIYIKLI
Araştırmacı Yazar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.