Bu haftaki röportajımızda AMASYA ilindeyiz. "Çöldeki İglo" adlı dikkat çekici romanıyla edebiyat dünyasına adım atan genç yazar Elif Aktaş'ı konuk ediyoruz bu haftaki röportajımıza. Hem İngilizce öğretmeni hem de yazar olarak başarılı bir kariyere sahip olan Aktaş, romanında kara mizah ve post modern öğeleri bir araya getiriyor. Başka bir örneği var mıdır bilemiyorum ama bu kitap çok değişik ve elinizden bırakamayacağınız, eğlenceli, hoş bir eser. Ben çok beğendim ve çok da kıymetli buldum.
Kitabın yazma sürecindeki deneyimleri ve eğitim üzerine düşündükleri hakkında samimi açıklamalarda bulunan Aktaş, okuyuculara ilham verecek bir röportaj sunuyor. Bence bu röportajı kaçırmayın!
Remzi ÖZKN:Öncelikle hoş geldiniz demek istiyorum. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız Elif Hanım?
Elif AKTAŞ: Bu keyifli röportajı benimle yaptığınız için teşekkür ederim Remzi Bey. Sizinle Erbaa Kitap Fuarı’nda tanışmıştık. O birkaç saatlik zaman diliminde bile gerçekten çok şey öğrendim sizden. Bunun için de ayrıca teşekkür ederim. Kendime gelecek olursam,13 Kasım 1988’de İstanbul’da doğdum. Memleketim Amasya. Tokat’ın Niksar ilçesinde İngilizce öğretmeniyim. Birkaç ay önce ilk kitabım “Çöldeki İglo” çıktı. Böylece çocukluk hayallerim gerçekleşmiş oldu. Hem İngilizce öğretmeni hem de yazar olmak…Sonsuz şükürler olsun.
Remzi ÖZKAN: Kitabınızın temel özellikleri hakkında bilgi verir misiniz?
Elif AKTAŞ: Kitabım kara mizah ve post modern özellikleri barındırmaktadır.Absürd unsurlara ve kelime oyunlarına bolca yer verdim. Amacım güldürürkendüşündürmek. Olaylar, 900 yaşında olan simsiyah bir şato tarafındananlatılmaktadır.Duvarları,perdeleri,çatalları, kaşıkları…İçindeki her şey simsiyah.Sadece kandillerle,mumlarla ve meşalelerle aydınlatılan bir mekân.Elektrik yok. Ayrıca bu şatonun kendisi edebiyatta çok başarılı. Olayları bize bizzat kendisi anlatmaktadır. Bir gün Cennet Canımaminnet,Neşe Endişe,Şehmuz Şebek,Şevket İşkembe ve birkaç yazara siyah birer zarf gönderilir.Bu zarfın içindeki kâğıtta,bu şatoda bir yarışma yapılacağı ve sonunda birtakım ödüllerin verileceği yazmaktadır. Peki bu yarışmayı kim, neden düzenlemiştir? Sonunda elde edilecek şey, ödül görünümlü bir ceza mıydı yoksa?
Remzi ÖZKAN:Peki neden Çöldeki İglo ismini verdiniz kitabınıza?
Elif AKTAŞ: Bencehayat, bazı durumlarda zıtlıkların uyumundan oluşmaktadır. Kendisi trajikomiktir esasen. Trajedi ve komediyi aynı hayat serüveni içinde yaşayan ilginç varlıklarız hepimiz. Ayrıcahayat, iki kelime üzerine kuruludur.Havf ve reca…Yani korku ve umut.Havf,haddini aşmanızı engeller.Reca ise size reva görülen durumlardan sonra bile umutlu olmanızı sağlar.Bu iki duyguyu dengede tutmaya çalışmak mühim.
Remzi ÖZKAN:Çöldeki İglo’nun yazarı olarak, sizin kitabınızda en sevdiğiniz cümleler hangileri mesela hocam?
Elif AKTAŞ: Kahveyi yaratan Allah’a şükürler olsun.
Karmaşanın kırışıklığını ütüleyemezsin.
Faniliğin fanilasını giymeyi unutmayın lütfen.Ruhunuz üşütmesin.
Yaşamak için premium üyeliğe ihtiyacımız yok ki. Geçiciliğe kalıcı anlamlar yükleyip de yüreği yormaya gerek yok.
Ruhunu beslemezsen ne yaparsan yap beden aç kalır. Doygunluk adı altında yaşayan insanların ruhları her daim aç kaldığı için yanlış yollara firar ederler. Sonuç ise…Sonsuzluk kaybından ruhun ölümü…
Bilirim ki yazarın narkozu kalemidir.Kelamları,canını yakmadan kâğıt ile buluşur.
Feleğin iç açılarının toplamı sonsuzlukmuş. Cetvel de gönye de bizim gönlümüzmüş. Gönül bozulduğu zaman hesaplar yanlış çıkarmış.
Kendimi Amazon ormanlarındaki Ramazan pidesi gibi hissediyorum.
Lazerle yapılan göz ameliyatı, gönül gözümüzü düzeltir mi?
Kendimin en fiyakalı formasyonuna dönüşmek üzereyim. Herkes yapıyor diye yaptığım yanlışların yaradılışımdaki tılsımı bozduğunu fark ettim.
Limonsuz limonata gibiyim.
Labirentte labne peynir ödülü için mücadele eden minik bir farecik gibiyim.
Uzay aracında bir astronotum da Kabe’yi görünce heyecandan kendimi araçtan fırlatıvermişim sanki.Şaşkınım.Kafamı yıldızlara çarpmış, Güneş’e yaklaştıkça üşümüşüm gibi…
Remzi ÖZKAN:Örnek aldığınız birileri var mı?
Elif AKTAŞ: Evet. Evliya Çelebi. Osmanlı seyyahı ve yazar. Hem kendi halinde olmak hem de dünyaya açılmak… Onun dünya- ahiret dengesinin temsilcilerinden olduğunu düşünüyorum. Hiçbir yere ve hiçbir kimseye bağlı olmama halini seviyorum. İkincisi ise Mehmet Akif Ersoy. Vatanına vefası ve Allah’a olan aşkı beni çok etkiliyor. Milliyetçiliğin ve ümmetçiliğin dengesini sağlamakta cidden çok başarılıydı. Bence dünün ülküsü bugünümüzü şekillendiriyor.
Remzi ÖZKAN:Her insanın dua ettiği gerçeğinden hareketle, sizin de sık sık tekrar ettiğiniz dualar var mı?
Elif AKTAŞ:Birincisi Rabbena Atina duası. ‘Allah’ım bize dünyada iyilik ve güzellik ver. Ahirette de iyilik ve güzellik ver.’ İkincisi ise ‘Allah imandan ve gülmekten ayırmasın.’ Duaların esrarengiz gücüne içten bir şekilde inanıyorum.
Remzi ÖZKAN:Öğretmen olmak ne ifade ediyor sizin için?
Elif AKTAŞ: Kutsalkesinlikle. Peygamber mesleği...Şükürler olsun ki daha da artıyor hevesim. Bu sevgimi diri tutan ise şu bakış açım. Çanakkale Savaşları zamanında şehit olan öğrencilerimizden dolayı hiç mezun veremeyen okullarımız olmuştu. Onların eğitimine kendi öğrencilerim üzerinden devam ediyormuşum gibi hissediyorum. Ben de vatan borcumu bu şekilde ödemeye çalışıyorum. Naçizane belediyelere en büyük tavsiyem, kendişehirlerindeki tüm çocuklar için ücretsiz Çanakkale gezileri düzenlemeleri. Emin olsunlar ki ülke için geleceğe yönelik yapacakları en etkili yatırımlardan biri bu.Net…Biz öğretmenler için, bu tür değerleri sadece konuşarak ya da videolarla vermeye çalışmak pek etkili olmuyor maalesef. Tam manasıyla algılayamıyorlar. Bundan dolayı çocukların, bizzat yaşanmışlıkların olduğu yerleri görmeleri şart. Böylelikle vatan bilinci ve ahlâk arasındaki doğru orantıya yakından ve yerinden şahit olmuş olacaklar. Millî ve manevi değerleri koruyabilmenin ilk aşaması çocuklardan geçiyor kesinlikle.
Remzi ÖZKAN: İngilizce öğretiminde özellikle yer verdiğiniz etkinlikler neler?
Elif AKTAŞ:Birincisi, değerler eğitimini İngilizce drama ile harmanlayarak eğlenceli bir şekilde vermeye çalışıyorum. Öğrencilerim İngilizce senaryolarını kendileri yazıyorlar ve kıyafetlerini de kendileri tasarlıyorlar. Mesela o ay konumuz dürüstlük diyelim. Bu konu ile ilgili diyalogları oluşturarak gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra oyunlarını sergiliyorlar. Sıradanlıklardan uzak bir şekilde bol kahkahalı öğrenme ortamları oluşturmak zor değil. Sadece kitaptan boşluklar doldurma etkinlikleri ve dil bilgisi odaklı aktarımlar eskilerde kaldı artık. Bu aşamada değişim şart. İkincisi ise dünya turuna çıkma hedefi olan, farklı ülkelere ve onların kültürlerine ilgisi olan bireyler yetiştirmek istiyorum. Kendi imkanları ölçüsünde yurt dışı seyahatlerine çıkan insanların deneyimlerini çocuklara aktarmayı seviyorum. Hem kendi ülkesine bağlı hem de diğer ülkelere meraklı…Yetiştirmek istediğim öğrenci profili…
Remzi ÖZKAN:İngilizce öğretimi dışındaki etkinliklerinizden söz eder misiniz?
Elif AKTAŞ: Hem kendi ülkesindeki hem de diğer ülkelerdeki insanlardan sorumlu olduğunun bilincinde öğrenciler yetiştirmeye çalışıyorum. Mesela sadece Ramazan aylarında hazırlanan Ramazan kolileri…Diğer 11 ay nerede ki? İhtiyaçları mı azalıyor bu insanların diğer aylarda?
Çevrelerinde yardıma ihtiyacı olan insanları araştırmayı ödev olarak veriyorum belirli aralıklarla. Gözlem güçleri ve empati yetenekleri gelişmiş oluyor bu şekilde. Bir yandan köy okullarındaki çocuklar için şapka ve atkı örme etkinlikleri düzenlerken diğer yandan Afrika’daki su kuyularına katkılarda bulunduk. Bu çocukların büyüdüklerinde bizimkilerden daha büyük projelerin liderliğini yapacaklarına inanıyorum. Alt yapıyı sağlam tutmak gerekiyor.
Özetle, merhamet ve eğlence odaklı bir sistem hâkim benim derslerimde. Başkalarına yardım etmek neşe getirir hayatımıza.
Remzi ÖZKAN: Farklı ülkelere ve kültürlere ilginiz büyük anladığım kadarıyla. Sizi en çok etkileyen deneyiminiz hangisiydi diyorum ve sorularımı noktalıyorum. Röportajımıza katıldığınız için içtenlikle teşekkür ederim. Öğrencileriyle zaman geçirmekten ziyade, öğrencilerine bir şeyler verebilmek adına, onları milli ve manevi değerlerimizle bütünleştirerek yarınlara hazırlamak adına çırpınan sizin gibi değerli öğretmenlerimize selamlar olsun. Sizinle tanışmış olmaktan onur duydum. Allah yolunuzu her daim açık eylesin.
Elif AKTAŞ:Ben de sizinle tanıştığım için çok mutlu oldum gerçekten.Sizin diğer değerli kitaplarınızı da okumayı dört gözle bekliyorum. Allah yolunuza güzellikler yazsın.
Sorunuza gelince; beni en çok etkileyenhem Filistin hem de Doğu Türkistan. Mesela Kubbet-üs Sahra yanında cuma günü namaz kılarken ciddi anlamda büyük bir dönüşüm yaşadım.
Herhangi bir saldırı olma ihtimali var diyelim o anda. Fakat ilginç bir şekilde içimde korkunun zerresi yoktu. Tanımsız ve tuhaf bir huzur hakimdi bende. Hâlbuki oraları bizzat görmeden önce az da olsa korkarım sanıyordum. O andan itibaren kendi ülkemdeki ve buradaki tüm şehitlerimize olan saygım daha da arttı.
Şehirde Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalma o kadar çok yapı var ki. Muhteşem…Beni en çok şaşırtan şeylerden biri ise İsrail’de gördüğüm, yine Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalma camii ve saat kuleleri idi. Onlar da tüm ihtişamları ile varlıklarını hala sürdürmekteler. Dünyanın her yerinde varız. Muazzam...Fakat oraların sahipsizliği çok üzücü. Hem Kudüs hem de Doğu Türkistan…Oradaki insanların en büyük destekçilerinden biriyim ve her zaman onların yanındayım.
HABER EXPRES ( HABER MERKEZİ)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.