GÜZEL DÜŞÜNCE
Dil, bir anlaşma aracıdır ama en yakın arkadaşımızla çoluk çocuğumuzla bile bazen problem yaşarız, iletişim sorunu çıkar ortaya… Yunus Emre’nin sözü gelir hemen hatırıma: “ söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” der mübarek… hakikaten bizi idama götüren de ipten kurtaran da bazen dilimizdir… aslında öyle bir anlaşma dili vardır ki onunla herkesle ve her şey ile hemen her konuda anlaşabiliriz… “Hissetme dili” diyorum ben ona… Bir enerji vardır bu dilde… Pozitif bir duygu yoğunluğu vardır…
Bu dil ile çiçeklerle, ağaçlarla, böceklerle,kuşlarla; canlı cansız her şeyle anlaşabiliriz… hissetmek rahatlamaktır… hatta elimde olsa herkese daha az konuşmayı, daha çok hissetmeyi öneririm. Derim ki: “ kızgınlıklarımızı öfkeyle beslemeyelim… öfkemizi kine dönüştürmeyelim…” aslında insanı hissetmekten mahrum kılan da kendi zihnidir… bir insanda his yani duydu dünyası güçlü ise düşünürken de o insan kolay kolay yanlış yapmaz, hata yapmaz… eğer mahlukatı seversek, şimdikilerin doğa dediği tabiat ile derin yakınlık içinde oluruz… ağaçlar bizimle konuşur, çiçekler bize açar, kuşlar gelip omzumuza kadar çekinmeden konarlar…
Bir tarihte, sahilde denizin maviliklerine dalmış otururken denizden bir karabatak çıktı, gelip yarım metre yakınıma kadar sokuldu, adeta o da benim gibi denizi seyre daldı… onunla aramızdaki bu yakınlık birer ikişer derken herkesin dikkatini çekmiş olmalı ki oradaki bütün insanları başımıza topladı. Orada bu kuşun bana güven duyması beni çok duygulandırmıştı. Bir çiçeğe kopartmak üzere yakınlaşırsan bilesin ki titrenmeye başlar. İşte hayatın sırrı da burada… sen kendini bıraktığında , dostça bir tavır aldığında, sevgi dolu olduğunda herkes sana dosttur… Bir Müslüman bu derece sevgi, saygı itaat ve ihlas varsa umulur ki, sonu hayrolur…
Ancak kainatta olan sevgiyle soğukkanlı, sakin ve hayata ilgili kalınabilir… Ruh ve beden uyumu derinleşir… Mesele hiçbir sebep yokken kendimizi sevecen bulabiliriz. Bu duygu sadece insanlara karşı değil , hayvanlara ,kuşlara , dağlara taşlara bütün mahlukata karşı sevecen olmayı doğurur… her zaman ki gibi kolay öfkelenmeyiz, incitemeyiz, kimseye yalan söylemeyiz, kimseyi kandıramayız… kendimize saygımız olur. İçsel bilincimiz geliştikçe değiştikte davranışlarımız da değişir. Dünya için hüzünlenmez, acılar bize yabancılaşır. Öfke keder düş kırıklığı, kurnazlık tüm bu duygular ağırdır. Bu duyguları def etsek bile yeter. Bir sonraki sayıda buluşmak üzere esen kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.