Remzi ÖZKAN: 1999 senesinde Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin lideri, rahmetli Abdulkerim Mahdum Bey’in yönlendirmesi ile Prof. Dr. Turan Yazgan’ın başkanlığını yaptığı Türk Dünyası Araştırmaları Vakfının düzenlediği “Türk Dünyası Kadınlar Kurultayı’na Afganistan Türkmenleri kadınlarını temsil etmek üzere katıldınız. Türk Dünyası Kadınlar Kurultayı'nın düzenlenmesinin temel hedefi neydi ve bu hedefe ulaşılabildi mi? Kurultaya katılım oranı nasıldı? Hedeflerin gerçekleştirilmesi noktasında karşılaşılan zorluklar oldu mu?
Kumrugül Türkmen AKIN: Türk Dünyası Kadınlar Kurultayı, Türk Dünyası Araştırma Vakfı’nın düzenlediği bir çalışmaydı. Rahmetli Prof. Dr. Turan Yazgan Hoca, vakıf başkanıydı. Mesleğimin ilk yıllarıydı. Çok genç yaşta bir milleti temsilen böyle büyük bir organizasyona katılmak beni gerçekten heyecanlandırmıştı. Kurultaya kız kardeşimle beraber katılmıştık
(Zeynepgül Türkmen). Rahmetli Abdulkerim Mahdum Bey’in görevlendirmesi ile bu faaliyete dahil olmuştum. Kurultay ortamı anlatılamayacak kadar güzeldi. Yaklaşık yedi gün boyunca Süleymaniye ‘de bildiriler sunmuştuk. Ben de Afganistan Türkmenleri’nin, özellikle bayanların yaşadığı olumsuzluklardan bahsetmiştim. Ayrıca Türkiye’deki Türkmenlerin farklı boyutlardaki sorun ve durumlarını bildirge şeklinde sunmuştum. Türk Dünyası Kadınlar Kurultayı’nda en genç delege seçilmiştim. Dünyanın 35 bölgesinden gelen Türk soylu kadınlar, geldikleri Türk toplumları ile ilgili bildiriler sundular. Prof. Dr. Turan Yazgan Hoca’nın külli bilgisi, tecrübesi, liderliği orada bulunan herkesi çok etkilemişti. Çok tatlı anılar yaşamıştık. Aynı zamanda çok bilgilenmiştik. Kurultay’a gelen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti temsilcileri çok değerli öğretmenlerdi. Kız kardeşim Zeynep’le beraber Kıbrıs Türkleri’ni temsil eden bu hanımefendilerle uzun sohbetlerimiz oldu. Keza Makedonya, Özbekistan, Irak, İran, Tacikistan, Moldovya, Suriye’den ve diğer ülkelerden gelen kadın Türk liderlerle farklı mekanlarda paylaşımlar yapmak çok bilgilendiriciydi. Dünyanın neresinde olursa olsun Türk’ün derdi aynıydı: Var olmak için mücadele etmek… bu mücadele adı altında fikirde, dilde birlik ve kültürel paylaşımlar yapmak amacımızdı. Bu mücadele ile elde edilen varlığımızı devam ettirecekti çünkü.
Geçmişime baktığım zaman benim için çok kıymetli olan yaşantılardandı kurultay süreci. Ulvi gayeler için bir araya gelmiş insanların arasında bulunarak sorumluluk almak onur vericiydi çünkü. Aynı zamanda bir milleti temsil etmenin ağırlığını ve sorumluluğunu hissetmek de ayrıca güzeldi.
Remzi ÖZKAN: Tokat’ta faaliyet gösteren ve kısa adı TOŞAYAD olan Tokatlı Şair ve Yazarlar Derneği’nde de oldukça aktif durumdasınız. Derneğin çalışmaları hakkında kısaca bilgilendirir misiniz bizleri?
Kumrugül Türkmen AKIN:TOŞAYAD ciddi anlamda edebiyat ve kültür alanında çalışmalar yapan bir dernek. Çok değerli şair ve yazarlardan oluşuyor. Çok kıymetli paylaşımların olduğu kültürel ortamlar insanlara katkı sağlıyor. Üyeler arasındaki birlik ve beraberlik dernek çalışmalarına da yansıyor haliyle. Derneğimiz düzenli aralıklarla kahvaltı programları düzenleyerek yeni çıkan kitapları ve bu kitapların yazar ve şairlerini bir araya getirerek tanıtım yapıyor. Bu kahvaltılarda şiirler okunarak hoş bir ortam gelişiyor. Ayrıca Kümbet Dergisi yayın organı. Edebi eserler bu yayın organında düzenli aralıklarla yayınlanıyor. Benim de çalışmalarım bu dergide yayınlandı ve yayınlanmaya devam ediyor. Tokat gibi Anadolu şehirlerinden birinin böyle bir derneğe sahip olması son derece değerli ve önemli. Dernek mensupları birlik ve beraberlik içinde çalışmaları sürdürüyorlar. Böyle bir kültürel ortamın parçası olmak benim için son derece mutluluk verici. İlk şiir kitabımın yayınlanmasında bundan önceki dönem dernek başkanımız olan Hasan AKAR beyefendinin ve diğer üyelerimizin son derece destek ve katkısını görmüştüm. Güzel ve önemli bir ailenin bir parçası olmak hissiyatı benim için son derece kıymetli. Derneğimiz her geçen gün biraz daha büyüyüp güçlenerek kültür ve sanat alanında çalışmalarına devam ediyor.
Remzi ÖZKAN: Maşallah, bunca yoğunluk içerisinde bir gazetede de köşe yazarlığı yapıyorsunuz. İyi de hocam, bunca trafiği nasıl yönetiyorsunuz? Bunca işle nasıl başa çıkabiliyorsunuz? Bu nasıl bir plânlamadır ki her şey çok düzenli ilerliyor?
Kumrugül Türkmen AKIN: İçinizde azim ve başarma tutkusu varsa size bütün zorlar kolay geliyor. Düzenli bir planlama ve gayretle pek çok işin üstesinden gelebiliyorsunuz. Sizin bahsettiğiniz çalışmaların yanında benim çok büyük bir ailem var. Eşim de ben de ailelerimizi ihmal etmeden yolumuza devam etmeye çalışıyoruz. Haliyle hem kendi çekirdek ailenizde hem de büyük ailenizde sorumluluklarınız oluyor. Ayrıca mesleki ve sosyal hayatımda da pek çok sorumluluğum var. Allah güç verdiği ölçüde hepsini yerine getirmeye çalışarak ilerlemeye devam ediyorum. Öğrencilerim ahtapota benzetmişlerdi beni. “Hocam her kolunuz bir iş yapıyor” yorumunu yapmışlardı. Bu cümleyi düşününce durup gülmüştüm.
Remzi ÖZKAN: Zaman zaman sosyal sorumluluk projelerinde de yer aldığınızı biliyorum. Bu projelerinizden de söz edelim mi biraz?
Kumrugül Türkmen AKIN: Bir insanın kendini ve yaptıklarını anlatması oldukça zor. Ancak yaptığınız çalışmalar topluma örnek olacak ve iyiliğe vesile olacaksa bu bazen gerekli olabiliyor. Okul, öğrenci ve toplum adına yaptığım çalışmalardan bazılarını kısa bir şekilde anlatmaya çalışacağım.
Tokat Çamağzı Köyü’nde çalışırken yaptığım çalışmalar:
Köy halkıyla iş birliği yaparak el sanatlarından oluşan bir kermes düzenledik. Kermesten elde edilen gelir okulun dış cephesinin mozaik döşenmesine kullanıldı.
TOKİ ilköğretim okulunda yaptığım çalışmalar:
Ortaokulda okuyan kız öğrencilerinden oluşan bir Kafkas ekibi çıkardım. Bu ekip önemli günlerde Kafkas dans gösterisi yaptı.
Üzümören kasabasında yaptığım çalışmalar:
Yoksul aileler için kuru gıda yardımı yapmak için okuldaki öğrencilerle iş birliği yaparak yardım kampanyası düzenledik.
Mehmet Akif Ersoy İmam Hatip Ortaokulu’nda yaptığım çalışmalar:
Yabancı uyruklu öğrencilere ders dışı egzersiz yöntemiyle Türkçe öğretimi yaptım.
Tiyatro oyunu yazarak elde edilen gelirle yoksul ailelere gıda yardımı yaptık.
Farklı bir yöntem çaba ve uygulama ile ana dilimiz Türkçe’nin doğru kullanılması ve dil kirliliğine karşı bir tiyatro metni yazdım. Ders dışı egzersiz derslerinde öğrencilerime bu tiyatro metnini oynattım. Tiyatromuzu Tokat'ın 26 Haziran Kültür sarayında sergiledik. Halktan büyük bir destek aldık. Bu çalışmayla pek çok hedefe ulaştık. Şöyle ki öğrencilerimiz Türkçe’nin önemini yaşayarak öğrendiler.
Tiyatro oyunumuzun biletleri satıldı. Elde edilen gelir yardıma ihtiyacı olan ailelere ulaştırıldı. Böylece öğrenciler kendi emekleriyle bir başkasının ihtiyacını gidermenin manevi huzurunu yaşadı. Tiyatromuza halk büyük ilgi gösterdi ve destekledi.
Tiyatroyla ilgili çalışmamız yerel basında da iki kere yer aldı. Bu, bana ve öğrencilerime son derece mutluluk verdi. Öğrencilerin kendilerine olan güveni ve ana dilini kullanmadaki hassasiyeti tiyatro oyunuyla hayata geçti diyebiliriz. Yurtdışından çeşitli sebeplerle (savaş vb) gelen yabancı uyruklu öğrencilere Türkçe öğrenme konusunda kapsayıcı eğitim doğrultusunda dersler verdim. Bu öğrencilerden bir tanesi bizi gerçekten duygulandırdı. Hattap isimli Irak göçmeni öğrencimiz ile Ekim ayında çalışmaya başladık. 24 Kasım’da öğretmenler günü ile ilgili bir şiir okuyarak hepimizi duygulandırdı. Öğrencimizle sosyal hayata alışması için çevre gezileri düzenledik. Yemek yemeye bile zaman zaman beraber gittik. Ailesini ziyaret ettik. Türk toplumuna uyum sağlayabilmesi için her yönden destek olmaya çalıştık. Okul içinde ve okul dışında insani bir farkındalık ve etki uyandırabilmek amacıyla yardım kampanyaları düzenledik. Bu çalışmalarda çevre mahallelerde oturan ihtiyaç sahiplerine yardımlar götürdük.
Bu yardımların büyük bir çoğunluğunu okulumuzda öğrenim gören çocukların getirdiği yardımlarla gerçekleştirdik. Günümüz çocuklarının gelenek-görenek ve toplumsal kültürden uzaklaşmasının bir nebze de olsa önüne geçebilmek için okulca yakın çevrede yaşayan yalnız ve kimsesiz yaşlı bir hanımefendiyi ziyaret ettik. Bu ziyaretlere belirli zaman aralıkları ile devam ettik. Öğrenciler bu ziyaretten çok memnun kaldılar. Her ziyarete gitmemizde Şahsenem’e (ziyaret ettiğimiz yaşlı hanımın ismi) küçük hediyeler götürdüler. Ziyaret ettiğimiz yaşlı hanım çok memnun oldu. Aynı zamanda çok duygulandı. Öğrenciler onunla sohbet etmekten ve duasını almaktan son derece mutlu oldular. Öğrencilerimle beraber şehitlerle ilgili bir çalışma da yaptık.
Okulumuza gönderilen resmi yazı gereği 81 il 81 şehit projesi kapsamında çalışmalar yaptık. Şehit ailelerini ziyaret ettik. Şehit yakınlarını okulumuza davet ettik, öğrencilerle sohbet etmelerini sağladık. Tokat il şehitliğini öğrencilerimizle beraber ziyaret ederek okuduğumuz hatimleri şehitlerimize bağışladık. En sonunda da yaptığımız bütün çalışmaların görsellerini içeren, şiir ve konuşmalarla desteklediğimiz bir program gerçekleştirdik. Şehitlerimizi andığımız bu programa şehit yakınlarını davet ettik. Onların programa gelerek katılım sağlamaları bizi oldukça duygulandırdı. Program sonunda şehit yakınlarına plaketlerini sunduk. Bu çalışmayla öğrencilerimizde ve toplumumuzda manevi bir bilinç oluşturmaya çalıştık.
Yerel ve ulusal edebiyat yarışmalarında öğrencilerimiz ödüller aldı. Bu başarıyı yaptığımız ders dışı yazarlık egzersiz çalışmalarıyla öğrencilerimize kazandırdık. Bu çalışmalar sayesinde öğrencilerin yazmaya ve okumaya karşı ilgi ve sevgisi arttı. Kendilerine olan özgüvende olumlu bir gelişme kaydedildi.
Vakıfbank Namık Kemal Ortaokulu’nda yaptığımız çalışmalar:
Okul öğrencileri ile iş birliği yaparak yiyecek kermesi yaptık.
Kızılay‘la işbirliği yaparak Filistin – Gazze’deki savaş mağdurları için parasal yardım yaptık.
Ramazan’da ihtiyacı olan ailelere, öğrenciler ile iş birliği yaparak gıda yardımı götürdük.
Ülkemize zorunlu göçle gelen yabancı uyruklu öğrencilere ders dışı egzersiz yoluyla Türkçe öğretimi çalışması yaptık.
2023– 2024 eğitim öğretim yılında mayıs ayında SMA hastası Utku Bebek için Dinamik Okulları ile iş birliği yaparak kitap imza günü düzenledik. Elde edilen geliri Utku bebeğe bağışladık.
Bundan iki yıl kadar önce, okuyan Türkmen kızları için kitap imza günü düzenledik. Okuyan kız çocuklarına burs vermek amacıyla İstanbul’da, Afganistan Türkmenleri Derneği’nde bu etkinliği gerçekleştirdik. Türkmenlerden okuyan ilk kız çocuğu olmam hasebiyle böyle bir girişimde bulunmak benim için çok anlamlıydı.
Öğretmenlik ve eğitimcilik iç içe olduğundan sosyal bir misyonunuz oluyor. Kötüye karşı iyiliği, cehalete karşı aydınlanmayı, çirkinliğe karşı güzelliği savunuyorsunuz her daim. Ve merkeziniz insan... “İnsanı yaşat ki alem yaşasın.” sözü bir nebze bu mesleğin özeti olabilir. Bütün bu çaba ve gayretlerde akın akın insanların sizinle beraber koştuğunu düşünmek “her şeye değer” dedirtiyor.
Remzi ÖZKAN: Afganistan, Pakistan, İran ve Türkiye’de yaşamış biri olarak hatta bir Türkmen kızı olarak en çok hangi ülkenin kültürel etkisi altında kaldınız? Niçin?
Kumrugül Türkmen AKIN:Başınıza gelen bir şerde zaman gösteriyor ki hayırlar da gizli. Benim çocuk yaşta dört farklı ülkeyi görmem, ana yurdumdan sürgün olmam sonucunda olmuştu. Ancak bu uzun süreli yolculuk kişisel ve sosyal hayatıma çok küçük yaşta büyük katkılar sağladı. Çok renkli kültürler gördüm. Bilge aile büyüklerinin yanında yetişmiş olmam mukayese gücümü çok geliştirdi. Olumsuz ve olumlu yaşananları düşündüğüm zaman ruhen erken yaşta olgunlaştığımı fark ettim. Ama içimde bir yanım hep çocuk kaldı. Belki de bu yüzden öğretmenliği çok sevdim. Kültürel etki bence sizin genetik kodlarınızla ilgili. Sağlam bir maya ile yoğrulmuşsanız dünyanın neresine giderseniz gidin içinden çıktığınız kültür etkin oluyor. Bu yüzden ben en çok Türkmen kültürünün etkisinde hissettim kendimi. Türkiye’deki yaşantımı ana yurdum, ana vatanımı Türkiye olarak gördüğüm için Türkmen kültürü ile Türkiye’deki yaşantımız birebir örtüştü. Türkiye’de farklı şehirlerde gördüğüm kültür yozlaşmasını fark etmek ayrıca bir farkındalıktı benim için. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim, siz nerede olursanız olun değerlerinizi yaşamak isterseniz yaşayabiliyorsunuz. Ya kurulu düzen içinde ya da bunun için mücadele ederek. Bana mücadele ederek yaşamak nasip oldu.
Remzi ÖZKAN: Geleceğe yönelik hangi projeler var sırada hocam? Karşımıza yakın zamanda hangi sürprizlerle çıkacaksınız?
Kumrugül Türkmen AKIN:Geleceğe yönelik projelerim var. Halihazırda yayınlanmayı bekleyen kitaplarım var. Bir an önce bunların hayata geçmesi için uğraş veriyorum. Ayrıca beşinci kişisel resim sanatları sergisini açmak için çalışmalar yapıyorum. Sosyal projeler ise kendiliğinden gelişiyor. Bazen farklı yaş grupları ve topluluklarla çalışmalar yapabiliyoruz. Dediğim gibi bunlar kendiliğinden zamana ve olaya göre gelişiyor.
Remzi ÖZKAN: Sahnelenen bir de tiyatro oyununuz var değil mi? Kendi yazdığınız bir oyunun başkaları tarafından sahnede canlandırılması nasıl bir duygu?
Kumrugül Türkmen AKIN:Hem öğretmen hem birey olarak Türkçe’ye çok fazla değer veriyorum. Türkçe muazzam bir dünya dili bence. Dünyanın hemen hemen her yerinde Türk olduğuna göre Türkçe de var olmalı diye düşünüyorum. Bu yüzden katiyetle dil kirlenmesine karşıyım. Bu konuda gerçekten çok uç düşündüğümü biliyorum. Dil kirliliği günümüzün en önemli toplum sorunlarından biri. Yaşadığımız Küçük bir Anadolu kasabasından tutun da metropol şehirlere kadar hepsinde genellikle işyerlerine ait tabelalar ve levhalar yabancı kelimelerden ve cümlelerden oluşmuş. Bu tabii ki düşündürücü ve üzücü. Ama bundan ziyade Türkçe’yi yabancılaştırarak isim yapmak bence bir felaket. Sokağa çıkıp başınızı kaldırdığınızda bunun ispatını görebilirsiniz.
Türkiye Türkçe’si ile konuşup yazmak son derece önemli ve gerekli. İnsan kendi benliğine nasıl sahip çıkıyorsa konuştuğu dile de o denli sahip çıkmalı diye düşünüyorum. Ve bu kirliliğe sessiz kalan insanları gördükçe de daha çok tepkim artıyor. Bu tepkimi dile getirme adına “Ne nedir? Kim ne değildir?” adlı bir tiyatro oyunu yazdım. Oyun çok beğenildi. Farklı yıllarda iki defa sahnelendi. Ve benim için mutluluk verici yönü, oyunu derslerine girdiğim öğrencilerim oynamışlardı sahnede. Çok büyük beğeni aldık. Türk dilinin korunması ve yüceltilmesi adına benim somut olarak yaptığım en büyük çalışmam diyebilirim bu çalışmaya. Şu anda da atasözleri ve deyimlerden yola çıkarak bir tiyatro metni üzerinde çalışıyorum. En kısa zamanda sahnelemeyi düşünüyorum. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor. Yerel ağızlara kesinlikle karşı değilim. Çünkü kültürü oluşturan parçalardan biridir yerel söylemler.
Ama kamu alanlarında ve toplu yaşam yerlerinde Türkiye Türkçesinin konuşulması son derece önemli. Bunun için gayret ve çaba gösteriyoruz öğrencilerimle. Yukarıda bahsettiğim tiyatro metni ilk kez sergilendikten sonra çok olumlu tepkiler aldım. Çalışmamız Tokat Gazetesi’nde yayınlandı. Aradan zaman geçti. Bir gün ben dersteyken müdür yardımcımız beni çağırdı. Önceki dönemlerde devlet bakanlığı yapmış Ali Şevki Erek Bey’in telefonla benimle görüşmek istediğini söyledi. Tabii ki heyecanlandım. Bakan Bey, gazetede çıkan haberimizi annesinin okuduğunu heyecanla anlattı. Ve annesinin hayalinin gerçekleştiğini söyledi. Muhterem hanımefendi Türkçeye pek kıymet verirmiş. Dil kirliliği ile kendisi de yakından ilgilenirmiş ve üzülürmüş. Bu konuyla ilgili çalışma yapmamız onu çok mutlu etmiş ve duygulandırmış. Bunları duyunca ben de gerçekten çok onur duydum ve aynı zamanda duygulandım. Bu tarz dönüşler almak tabii ki bizim için motive edici oluyor. Yaptığınız olumlu çalışmaların hiç ummayacağınız insanlar tarafından fark edilmesi ve onlar tarafından yüreklendirilmek gerçekten daha çok işimiz var, dedirtiyor.
Bahsettiğim oyun daha sonra Tokat Milli Eğitim binasının konferans Salonu’nda da sergilendi. Oyunumuzu Milli Eğitim personeli ve çeşitli okullardan gelen öğrenciler izlediler. Bu çalışma öğrencilerim ve benim için gerçekten çok heyecan verici bir çalışmaydı. Oyunla ilgili Tokat Gazetesi’nde çıkan metni sizlerle paylaşmak istiyorum.
“NE NEDİR? KİM NE DEĞİLDİR? “YİNE SAHNELERDE
Vakıfbank Namık Kemal Ortaokulu Türkçe Öğretmenlerinden Kumrugül Türkmen Akın’ın kaleme aldığı, dil kirlenmesi ve yozlaşmasını konu alan tiyatro oyunu, Vakıfbank Namık Kemal Ortaokulu tiyatro kulübü öğrencileri tarafından Tokat İl Milli Eğitim Müdürlüğü Çok Amaçlı Salonu’nda sergilendi.
Tiyatro oyunu; Tokat İl Milli Milli Eğitim Müdürlüğü personeli ve Vakıfbank Namık Kemal Ortaokulu İdareci, öğretmenleri, Gözova Ortaokulu öğretmenleri ve öğrencileri ayrıca veliler tarafından izlendi.
Tiyatro oyunu gösterisi başlamadan önce oyunu yazıp sahneye hazırlayan Kumrugül Türkmen Akın, seyircilere yönelik aşağıdaki konuşmayı yaptı.
“Kıymetli Milli Eğitim Müdürüm, değerli Şube Müdürlerimiz, sevgili meslektaşlarım, çok değerli Tokat Milli Eğitim Müdürlüğü ailesi, kadirşinas velilerimiz ve sevgili öğrencilerim,
Her şey bir dönerciye, döner yemek için gitmemizle başladı. Halis muhlis bir Türk döneri yemekti ümidimiz. Döner House isimli bir lokantada... Yemek süresince Türk İslam dünyasının ender mütefekkirlerinden Saadettin Ökten Hoca’nın “Fincanımda kola var” adlı eseri aklımda ve kalbimde gezinip durdu. Saadettin Hoca, Türk fincanına Amerikan kolasını koyup yudumlayanları düşünürken, ben de Türk yemek kültürünün vazgeçilmezlerinden olan dönere bakarken döneri ve House‘u bir arada bir türlü idrak edemedim. Az sonra izleyeceğiniz.” Ne nedir? Kim ne değildir?” adlı oyun bize ait olan bir yemeği yabancı bir evde yemenin hazımsızlığından ötürü ortaya çıkmış bir oyundur.
Öğretmenlik, bilgiyi okulda öğrencilere aktaran bir meslek ancak eğitimcilik; mekan, zaman, sınır tanımayan sonsuz bir kıvılcım, bir nebze aşk...Eğitimciler olarak, maddi ve manevi yozlaşmanın önüne elbette ki geçebiliriz. Bu bazen bir görsel çalışmayla, bazen bir davranışla, bazen de bir tiyatro oyunuyla küçücük bedenlerdeki kocaman gönül dünyalarına iz bırakmakla gerçekleşebilir.
Öğrencilerimizde bu oyuna başladıktan sonra farkındalık oluştu. Tokat gibi Türk İslam kültürüne maya teşkil eden bir Anadolu şehrinde dahi yabancı kültürlere hayranlığın neticesi olan dükkân ve mağaza isimlerinin yabancı kökenli veya uydurma bir Türkçe ile isimlendirilmesi fark edildi. Bu durum, çıktığımız yolda mesafe kat ettiğimizin bir göstergesiydi. Birey olarak yanlış gidişat gösteren durumlara dur demek veya dikkat çekmek toplumsal vazifelerimiz diye düşünüyorum. Bu gayelerle yetişen nesillerimizin kendi öz kimliklerine sahip çıkarak, geçmişten aldıkları maddi ve manevi güçle geleceğe imza atacaklarını bilmek, son derece onur ve huzur verici bir durum.
Bütün bu gözlemler ve yaşantılar sonucunda giyiminden deyimine kendimiz yani Anadolu insanı olma, maddi ve manevi değerlerimize saygılı bireyler yetiştirmek en büyük ülkümüz…
Dil yozlaşmasını nüktedan bir şekilde dile getirdiğimiz “Ne nedir? Kim ne değildir?” adlı tiyatro oyunumuzu sergilemek için uzunca bir zaman önce Vakıfbank Namık Kemal Ortaokulu öğrencileri ile meşakkatli bir çalışmaya giriştik. Oldukça uzun ve zorlu bir yolculuk yaşadık. Bu süreçte bizi her durumda destekleyen sayın okul müdürümüz Kamil Özbakır’a şahsım ve öğrencilerim adına huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Ayrıca öğrencilerime ve bana moral ve motivasyon konusunda destek sağlayan çok değerli velilerime şükranlarımı sunuyorum.
Şimdi sizleri küçük sanatçılarımla baş başa bırakıyorum. Saygı ve şükranlarımla “
Oyun büyük bir beğeniyle izlendi. Oyundan sonra İl Milli Eğitim Müdürü adına şube müdürlerinden Sayın Abdullah Taştan, oyunu sergileyen öğrencilere ve tiyatro oyununu yazıp sahneye hazırlayan Türkçe öğretmeni Kumrugül Türkmen Akın ‘a ödüllerini vererek teşekkür etti.
Gazete haberimiz böyleydi ve basınımızın ilgisi elbette ki içimizdeki şevki daha da büyüttü.
Remzi ÖZKAN: Değerli hocam, vaktinizi en iyi ve en verimli şekilde kullanarak, her gün biraz daha kirlenmekte olan dünyamıza ve insanlığa güzellikler katmaya çalışıyorsunuz. Allah yolunuzu daima açık etsin. Başarılarınız daim olsun. Röportaj konuğum olduğunuz için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Unutulmayacak bir söyleşiydi. Yüreğiniz var olsun diyor ve son olarak, edebiyat alanında ilerlemek isteyen gençlerimize önerileriniz neler olur diye sormak istiyorum.
Kumrugül Türkmen AKIN:Bilakis ben çok teşekkür ediyorum size. Böyle anlamlı, değerli bir çalışmaya beni de dahil ettiğiniz için. Benim için de son derece kıymetli, uzun soluklu iç yolculuktu. Kendimi hiç bu kadar ayrıntılı dinlememiştim. Yenilenmiş hissettim. Sahip olduğum değerleri daha fazla sarıp sarmalamam gerektiği hissiyatı oluştu ben de.
Edebiyat alanında ilerlemek isteyen gençlerimize okuma tavsiyesi yerine iyi bir gözlemci olmalarını öneririm. Gözlemler sonucunda bir bilinç oluştuktan sonra okuma isteği zaten gelişiyor. Zihinlerinde gözlemden ve yaşanmışlıktan yola çıkarak mukayese yapsınlar, isterim. Yaşadıkları her anı anlamlı yaşamaya gayret etsinler. Maddi ve manevi bütün değerlerine dört elle sarılsınlar. Çünkü merkez sağlam olmadan parçalar hoş görünmez. Milli kimlik ve değerlerimize sahip çıktığımız ölçüde özgünlüğümüzü koruruz. Görünmeyen ve görünen tehditlere karşı daha güçlü oluruz. Zorluk karşısında yılmadan mücadele etmek var olmamızı gerçekleştirir. Yaşantılardan yola çıkarak okuyup yazmak sizi bir tanecik kılar. Okumak zihni dinlendirir ve zenginleştirir. Bu yüzden günlük okumalar bireye mutlaka katkı sağlayacaktır. Günümüz gençleri madden çok rahat ama manen arayış içindeler. Bu manevi açlığı çok güçlü manevi varlıklar doyurup doldurabilir diye düşünüyorum. Manevi gücün unsurlarına ulaşabilmek için de kökümüzden bağımızı kesmemek son derece önemli. Maddeden ziyade manaya önem verdiğimizde zorlar bile kolaylaşır inşallah.
Kaynak:HABER EXPRES ( HABER MERKEZİ)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.