Kumrugül Türkmen Akın Haber Expres TV'ye konuştu

Kumrugül Türkmen Akın Haber Expres TV'ye konuştu
Kumrugül Türkmen AKIN Haber Expres Tv'ye özel açıklamalarda bulundu

Remzi ÖZKAN: Edebiyata olan ilginiz nasıl başladı, bu alanda neler yaptınız bugüne kadar?

Kumrugül Türkmen AKIN: Biz Türkiye’yi geldiğimizde Türkiye Cumhuriyeti devleti, bizim için Tokat’ın Artova ilçesinde lojmanlar hazırlamıştı. Son derece donanımlı ve güzel yapılardı. Bizimle beraber gelen 80 aile bu hanelere yerleştirildi. (Daha sonra bu ailelerin bir kısmı Tokat Yeşilyurt’a, bir kısmı da Tokat merkezde yapılan iskan konutlarına devlet eliyle yerleştirilmişlerdir) Ancak biz burada çok az durduk. Babamın işi ve bulunduğu siyasi konum gereği İstanbul’a taşındık. Evimiz Florya’da, babamın iş yerleri Beyazıt’ta idi. Bulunduğumuz muhit sosyokültürel yönden son derece gelişmiş bir yerdi. Dolayısıyla orada yaşayan insanlar da her yönden çıtanın biraz üstünde olan kesimdi. Ben Türkçe’yi yeni yeni öğrenmeye başlamıştım. Gerçi Türkmence ile Türkçe arasında sadece söyleyiş farkı vardır. Yine de aksan farklı olunca dikkat çekiyordu. Benden küçük kardeşlerimle dışarıda oynamaya çıktığımız zaman oradaki çocuklar konuşmamızla bazen dalga geçerdi. Bu beni çok ama çok üzerdi. Bu durum babamın gözünden kaçmazdı. Beni girdiği sosyal ortamlara davetlere götürürdü. Çocuk yaştayken pek çok kültürel ortamda bulundum. Bireysel ve sosyal gelişimi sağlayan canım babama her daim duacıyım. Ve babam akşamları eve gelirken Ömer Seyfettin hikayeleri ile gelirdi. Benim için en güzel an, canım babamın bana kitapları hediye ettiği anlardı.

78.jpg

Daha çocukken Türkçe’ yi güzel kullanmaya çok önem verirdim. Özellikle dışarıda oynadığım arkadaşların konuşmamla alay etmeleri Türkçe’ yi tam olarak öğrenmemde beni kamçılamıştı diyebilirim. O yaşlardaki bir çocuğun Ömer Seyfettin okuması, şu anki gözümle baktığımda inanılmaz bir şey. Ama insanoğlu kabı geniş bir mahluk. İyi doldurduğunuz da iyi ile kötüyü doldurduğunuz da kötüyle dolup şekil alabiliyor. Belki de bu inancım gereği olmaz diye bir şey tanımıyorum. Rabbim ölümden gayrı her şeye bir çare vermiştir diye düşünüyorum. Annem ve babamdan Allah razı olsun her daim iyiden yana olabilmemiz için çok uğraştılar. Az önce de değindiğim olaylardan olsa gerek Ömer Seyfettin benim için vazgeçilmezdir. Öğrencilerime de sık sık bu yazarımızı tavsiye ederim. Ancak günümüz eğitim sisteminde Ömer Seyfettin’i anlayacak yaşta çocuk bulmakta oldukça zor. Edebiyata olan ilgim Ömer Seyfettin’le başlamıştır. İlkokul yıllarında iken kendime ait bir defterim vardı. Bu deftere şiirler yazardım. Bir defterim daha vardı ona da çizimler yapardım. Okumayı çok severdim. Özellikle tarihi romanlara bayılırdım.

1.jpg

Mustafa Necati Sepetçioğlu‘nun Türk tarihi serisini defalarca okuyup bitirdim diyebilirim. Tarihle edebiyatı bütünleştiren yazarlara hayrandım hala hayranım gerçi. Okumak ve yazmak kap ve suya benziyor. Kabınıza ne kadar çok su doldurursanız ne kadar içerseniz için, bir zaman sonra taşmaya başlıyor. Benimki de öyle oldu sanırım. Bunun üzerine bir de rengarenk hayal gücünüz eklenince mecburen yazıyorsunuz. Çünkü içinizdekiler durduğu yerde durmuyor. Taşmaya başlıyor. Lisedeki edebiyat öğretmenim (Allah rahmet etsin inşallah) edebiyat edeple başlar derdi. Bu sözü hiç unutmadım. Bazen unutmadıklarınızı destur ediniyorsunuz. Şimdiye kadar şiirlerden oluşan bir kitap yazabildim. Pek çok çalışmam yayına hazır durumda. Ayrıca edebiyat yarışmalarında dereceler almakta beni cesaretlendirdi diyebilirim.

Remzi ÖZKAN: Muştu adlı şiir kitabınızdaki eserler genellikle hangi tür konuları barındırıyor? İlk kitabınız olan bu güzel eser okuyucusuyla buluştuğunda ilk önce ne hissettiniz? Çevrenizin ilk tepkisi ne oldu? Muştu’yu kitapseverler nerelerden temin edebilirler?

Kumrugül Türkmen AKIN: Muştu benim için gerçekten bir müjdeydi. Çünkü yıllarca zihnimden ve gönlümden geçenleri bu çalışmayla gün yüzüne çıkardım diyebilirim. Şiir kitabındaki çoğu şiir yaşanmışlık ürünüdür. Birilerinin anlattığı yoğun duyguları aynı onun gibi yaşadığım için şiir olarak da ifade edildi. Ayrıca insanı durumuyla anlamaya çalıştığım şiirler de görmek mümkün bu kitapta. Mesela şehitlerimize ve yakınlarına çok önem verdiğim için onlarla ilgili şiirler de var.

3.jpg

Kitabım okuyucuyla buluştuğu zaman gerçekten mutlu oldum. Çünkü bir şeyler üretmenin hazzı ürettiğiniz zaman dilleniyormuş, bunu fark ettim. Kitap yazdığım zaman çevremin özellikle ailemin tepkisi oldukça mutluluk vericiydi. Eşim, çocuklarım hep yanımda destekçim oldular. Çocuklarımın bana bakışı bazen beni çok duygulandırıyor. Özellikle küçük kızımın bulunduğu ortamlarda benim annem bir yazar derken gözünün ışıltısı dünyamı aydınlatıyor. Çocuklarıma örnek olmak, onların izimden geldiğini hissetmek anlatılması çok güç ve onur verici bir durum. Ayrıca öğrencilerim, dostlarım ve tüm sevdiklerim kitabım yayınlandıktan sonra beni çok desteklediler. Katıldığım her kitap imza gününde, söyleşilerde yanımda oldular. Bana çok duygusal anlar yaşattılar. Bunlardan birine siz de tanık oldunuz zaten. Bunlar maddi olarak asla elde edilemeyecek çok büyük manevi güzellikler benim için.

4.jpg

Remzi ÖZKAN: Hem öğretmensiniz hem yazarsınız hem şairsiniz ve hem de ressamlık yönünüz de var. Bir koltukta dört karpuz taşımak gibi ağır bir sorumluluk üstlenmişsiniz. Bir bayan olarak evde vermeniz gereken birçok uğraşınız var. Bu da yetmemiş ve sanat adına, insanlık adına farklı alanlarda mücadeleleriniz hız kesmeden devam ediyor ki ben sizi gerçekten yürekten alkışlıyor ve her türlü takdiri hak ettiğinize inanıyorum. Bu bağlamda farklı alanlarda sanat adına yaptığınız diğer çalışmalarınızdan da bahsetmenizi rica ediyorum. Aynı zamanda farklı sanat dalları arasındaki geçişlerde dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? Bunca uğraşı sizin için yorucu olmuyor mu?

Kumrugül Türkmen AKIN: Öncelikle bu güzel sözlerinizden ötürü çok teşekkür ediyorum. Bir koltukta dört karpuz taşımak tabiri biraz ilginç ama doğru. Bazen insanlar, kol iki olduğu halde fazlaca karpuza taşıyabiliyorlar. Bu durum sanırım sizin hissettiğiniz duygu ve yaşama bakış açınızla ilgili. Önceliklerini unutmadan ve ihmal etmeden yol aldığın zaman güzel ürünler ortaya çıktığını fark ettim. Bu doğrultuda ilerlemeye çalışıyorum.

Sanatla ilgili olan bağım kendimi bildim bileli var. İlkokuldayken amcamla oturup çok güzel resimler çizerdik. Amcamın yaptığı çiçek resimlerine hayran kalırdım. İlkokulu İstanbul’da okumuştum daha önce de anlattığım gibi. Eskiden, okullarda resim panoları olurdu ve resimlerim orada sergilenirdi, çok mutlu olurdum. Yine sevgili babamın desteğiyle özel resim dersleri almıştım ilkokuldayken. Karakalem çalışmaları, portreler, peyzaj çalışmaları yapardık öğretmenimle. Yaptığınız çalışma takdir edilip değerlendirilince kendinizi daha iyi hissediyorsunuz. Ben de kendimi bildim bileli resim yapmaya tutkunum diyebilirim. Ortaokul ve lisedeyken de çok değerli resim hocalarıyla çalıştım. Hocalarım da resimlerimi gerçekten beğenirlerdi. Daha sonraki yıllarda da resimle olan bağlantım hiç kesilmedi. Özellikle çok sevdiğim müzik parçalarını dinleyerek resim yapmak bana büyük keyif verirdi. Bu çalışmalar devam ettiği ölçüde resimlerimde birikmeye başladı. Yakınlarım ve dostlarım sergi açma konusunda beni çok yüreklendirdiler. Şimdiye kadar dört tane kişisel resim ve el sanatları sergisi açtım.

787.jpg

Yani anlatılamayacak kadar özel zamanlardı benim için bu sergi zamanları. Pek çok resmim satıldı. Resimlerden elde ettiğim gelirin büyük bir kısmını genellikle eğitim alanında ihtiyacı olan insanlar için bağış olarak kullandım. Bu ayrı mutluluk kaynağıydı benim için. Şunu fark ettim; güzel bir şeyler hayatınıza girince o güzellikleri bir daha hayatınızdan çıkarmak istemiyorsunuz. Resim sergilerinin devamı da o yüzden geldi diye düşünüyorum. Resim ve edebiyat arasında çok büyük bağlantı var. Çünkü ikisinin özünde de sanat olgusu hâkim. Özellikle peyzaj çalışmalarında, edebiyattaki betimlemeler doğrudan çalışmalarınıza yansıyor. Tabii bunun yanında o anı ölümsüzleştiren, anlatan, hissettiren müzik yanı başınızda olunca muazzam bir ruh hali yaşıyorsunuz.

55.jpg

Yorgunluk olmuyor mu? Tabii ki oluyor. Ama kalbiniz ve aklınız hali durumunuzdan, yaptıklarınızdan, yaşadıklarınızdan mutmain ise yorgunluk çok da vurmuyor işin aslı.

Remzi ÖZKAN: İsminize dikkat ettiğimde o kadar güzel ve itinayla seçilmiş bir isim çıkıyor ki karşıma bana çok anlamlı geliyor. Ön adınızın güzelliğinin yanında ender rastlanan bir isim olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında soyadınızın da özellikle Türk dünyasında bazı çağrışımlar yaptığını da vurgulamak gerekir. Bu konuda neler söylersiniz?

Kumrugül Türkmen AKIN: Ben öncelikle çok teşekkür ediyorum. Bu güzel sorularla geçmişimi yâd ediyorum, sanki kendimi daha iyi tanıyorum ve her şeyden önemlisi üzerimde emeği olan aile büyüklerimle bağlarım tazelenip daha da güçleniyor. İsim annem sevgili babaannem yani mamamdır. (Bu röportaj vesilesiyle o kadar çok rahmet okudum ki kendisine tekrar rahmet olsun inşallah.)

6633.jpg

Mamam Türkistan’da genç kızken kalabalık ve zamanın nüfuzlu ailelerinden birine mensupmuş. O dönemlerde günümüzdeki gibi önemli olayların hayra vesile olması için Kur’an okutulurmuş. Mamamın ailesine de böyle bir ortam için davet gelmiş. Bu davete Mamam, genç kız olarak katılmış. Bu olayı bana, kendisi anlatmıştı rahmetli. Kur’an okunulan eve gittiğinde Kur’an sesine hayran kaldığını söylerdi. Bu kadar güzel Kur’an okuyan kim acaba diye merak etmiş. Kalabalık ortamda çok güzel yüzlü, harika sesli hocayı görünce hayran kalmış. Yanındakilere kim olduğunu sormuş. Onlar da “Molla Kumru” demişler. Kumru ismini duyunca çok sevmiş ve demiş ki kendi kendine “ben de torunuma Kumrugül ismini koyacağım.” (Ben mamamın ilk torunuyum.) Daha on sekiz, on dokuzlarında bir genç kız o zaman benim mamam. İsmimi koyma hikayesini defalarca bana anlatmıştı. Her anlatışında büyük bir mutlulukla dinlerdim kendisini. Çünkü devlet gibi bir kadındı benim için. Asıl ilginç olan ise daha genç kız iken bir kişinin gelecekteki torununun ismini o zaman da koyması ferasetle mi açıklanır yoksa basiretle mi diye sürekli düşünürüm. İsmimi mamadan emanet olduğu için çok seviyorum. Ayrıca tasavvufi anlamda da kumru kuşunun manası benim için çok kıymetli. Soy ismime gelince hem kızlık soy ismimi hem de eşimin soy ismini büyük bir onurla taşıyorum. Dediğiniz gibi Türkmen de soyumun timsali. Türkmen, iman eden Türk demek. Ve Türk dünyasına baktığımız zaman Türkmenler Türk coğrafyasındaki pek çok insan topluluğunun mayası konumunda. Hatta Anadolu fethedildikten sonra pek çok kilit noktaya Türkmen birlikleri yerleştirilmiştir ki bunu da tarihi kayıtlardan öğreniyoruz.

Konuyla bağlantılı olarak isimlerin insan hayatında çok etkili olduğuna inanıyorum. Bir kişiye 40 gün deli demişler deli olmuş diye bir söz var, bilirsiniz. Bu yüzden kişilerin ismi ile ruhen bütünleşmesi aşikâr. Seçeceğimiz isimleri çok iyi düşünüp karar vermemiz her yönden önemli olsa gerek. Çünkü kişi ismi ile yaşar. Bu yüzden milli ve manevi kimliğimize uygun isimler seçmek kişi yararına olur diye düşünüyorum.

Remzi ÖZKAN: Türkmen kültürünün veya yaşadığınız farklı ülkelerdeki geleneklerin, icra ettiğiniz sanat dalları üzerinde belirleyici bir etkisi var mı sayın hocam?

Kumrugül Türkmen AKIN: Çok güzel ve önemli bir soru. İnsan içinden çıktığı ortamı hemen hemen hayatının her yerinde yansıtabiliyor. Resmi yaparken genellikle Orta Asya motifleri kullandığımı fark ettim ben de. Özellikle soyut çalışmalarda ve figürlerde kübik çizimler yerine daha oval çizimler var.

77.jpg

Yuvarlak çizgiler sınır tanımayan çizgilerdir resimde. Türk mimarisine baktığımız zaman da genellikle daire şekilleri daha çok kullanılmıştır. Resimlerimdeki çok renklilikte farklı kültürlerden izler taşıyor. Bu izler çocukluğumun geçtiği coğrafyalara ait olabilir. Peyzaj çalışmalarında da yoğun bir gözlem sonucunda ortaya çıkan çizim ve renkler hâkim.

663.jpg

Remzi ÖZKAN: Eğitim ve sanat alanındaki başarılarınızın temel kaynağı nedir diye sormak istiyorum.

Kumrugül Türkmen AKIN: İnsan hareket üzerine yaratılmış bir varlık. İnsan hayatında sanat, din, bilim üçlüsü var oldukça mutlu ve huzurlu oluyor. Çünkü yaradılışımızın üçüne de çok ihtiyacı var. Ruhsal, bedensel ve zihinsel sorunlar yaşanmaması adına bir uğraşımızın olması gerekli. Bu tarz uğraşlar biz insanoğlunu zihnen, bedenen ve ruhen zinde tutuyor diye düşünüyorum. Bir de her şey nasip meselesi. Nasibimiz olan bizi buluyor. Faydalı olma adına yapılan her türlü çabaların da karşılığının olduğunu gördüm, yaşadım çok şükür.

Yaradan, insanoğluna muazzam bir enerji vermiş. Bu enerjiyi onun rızası doğrultusunda sarf ettiğimiz zaman hayat gerçekten yaşanası oluyor. Aklen, kalben mutmain olduğunuzda bütün zorluklar kolaylaşıyor.

Ben tüm bu yoğunluğun ve hareketin içinde her şeyden önce anne ve eş olarak hayata bakıyorum. Aslolanı ihmal ederek veya önemsemeyerek çok yol alınmayacağına inancım olduğu için belki de. Bu yüzden merkez benim için çok önemli ve kıymetli. Sizi destekleyen bir eşiniz, çocuklarınız ve aileniz olduktan sonra kendinizi daha iyi ve güçlü hissediyorsunuz. Söyleşimizin başında da dediğim gibi insanoğlu yeryüzüne gönderilen bir emanet. Ben, bu yaşam felsefesini savunduğum için belki de bütün çalışmalarımın odağında insan var. Resim sergisi açarken, kitap yazarken, öğrencilerimle huzurevini ziyaret ederken, bir tiyatro eseri yazarken, SMA hastası bir çocuğa kitap imza günü düzenlerken dahi hep bu inançta oldum. Çok güzel bir söz var Hazreti Ömer’e ait yanılmıyorsam: “İnandıklarınızı yaşamazsınız, yaşadıklarınıza inanmaya başlarsınız.” İdeallerimi hayata yansıtmaya çalıştığım için belki de bütün yaptığım insan odaklı çalışmalardan büyük bir keyif alıyorum.

Remzi ÖZKAN: Köklerinizde var olan sanat veya edebiyat aşkını öğrencilerinize de aşılamak için çalışmalar yapıyor musunuz? Öğrencilerinizin bu yöndeki geri dönüşlerini nasıl buluyorsunuz?

Kumrugül Türkmen AKIN: İnsan ruhu huzurda olduğu müddetçe hayatında bir ahenk oluyor. İnsanın huzurlu ve mutlu olabilmesi için yaşamında inanç, sanat ve bilim üçlüsünün var olması gerekli. Bu üç ayak insanı yüceltiyor. Sanat ruhumuzun vazgeçilmez bir gereksinimi. Bu yüzden insanoğlu mutluluğun huzurunu bir nebze sanatta yaşıyor olabilir diye düşünüyorum. Resim yapmayı çok sevdim. Daha önce de anlattığım gibi resim yaparken müzik dinlemek mutluluğun diğer adı. Öğrencilerime sanat sevgisini aşılama adına çalışmalar yapıyorum.

89.jpg

Çalıştığım okullarda yazarlık kursu açarak öğrencilerime edebiyatla ilgili çalışmalar yaptırdım. Pek çok öğrencim yazdığı çalışmalarla ödül aldı. Onlar için motive edici ve mutluluk verici bir durumdu. Ben de öğrencilerimin mutluluğuyla onurlandım. “Muştu’nun getirdikleri” adını verdiğim dördüncü kişisel resim ve el sanatları sergimde çocuklarımla ortak çalışmalar yaptım. Bu benim için son derece anlamlı bir çalışmaydı. Çünkü çocuklarımla sanatta aynı hissiyatı taşıyıp ürün vermek sıra dışı bir mutluluktu. Çocuklarıma ve öğrencilerime günlük hayatlarında sanatsal bakış açıları geliştirmeleri doğrultusunda yönlendirmeler yapıyorum. Duygu ve düşüncelerini ifade etmede resim, müzik ve edebiyatın en iyi araç olduğu doğrultusunda ifadelerde bulunuyorum.

.jpg

99.jpg

Açıklama ve söylemlerimden etkilenerek masama bir çiçek resmi veya duygularını ifade eden bir dörtlük yazıp bıraktıklarında mektubun yerine ulaşıp geri dönmüş olduğu kanısına varıyorum.

22.jpg

00.jpg

Remzi ÖZKAN: Öğretmenler, kutsal bir mesleği yapmanın yanında bana göre hep aynı yaşta kalabilen şanslı kişiler olarak tanımlanabilir. Sizden hayata dair bir şeyler öğrenebilmek adına hep aynı yaş grubunda pırıl pırıl ve hayat dolu insanlarla birliktesiniz. Pozitif düşünüldüğünde bunun psikolojik olarak insana olumlu yansımaları olacağını ve gençlik aşılayabileceğini düşünüyorum. Siz bu konuda neler söylersiniz?

Kumrugül TürkmenAKIN:Öğretmenlik sürekli yenileyen ve yenilenen bir meslek. Mesleğiniz zamanla hayatınız oluyor. Uğraştınız meşgale de hayatınıza yansıyor. Herkesin öğretmenlik yapabileceğini düşünmüyorum. Ziyadesiyle insan işçisi olmanız lazım. Ve çok fazla sabır istiyor. Ben öğretmenliğe peygamberlik mesleği olarak bakıyorum. Sonuçta tebliğ söz konusu. Kötüye karşı iyiliği, cehalete karşı aydınlanmayı, çirkinliğe karşı güzelliği savunuyorsunuz her daim. Ve merkeziniz insan...benim uğraşım da insan olgusunun en masum, en taze kitlesi. Onların ışıltısı bana yansıyor diye düşünüyorum.

333.jpg

Remzi ÖZKAN: Kaleme aldığınız hikâyeler ve şiirlerinizle çeşitli yarışmalarda önemli dereceler elde etmişsiniz. Sakıncası yoksa bu ödüllerinizden de bahseder misiniz bizlere?

Kumrugül Türkmen AKIN:Yazmak ruh ve kalp dünyamızın hayata yansıması bir nebze . Yazdığım zaman rahatlıyorum. Kendimi daha huzurlu hissediyorum. Kaleme aldığım çalışmalar çeşitli yarışmalarda dereceler aldı. Bunları şu şekilde sıralayabilirim:

Öğretmenler günü dolayısıyla açılan şiir yarışmasında “emanetin sahibine” adlı şiir il ikinciliği, ertesi yıl yapılan şiir yarışmasında “mektup” adlı şiir il ikinciliği aldı. Öğretmen bilgi paylaşım platformu olan EBA da öğretmenler arası ulusal anı yarışmasında “gri zamanların altın çocukları” adlı çalışma ilk 20 çalışma arasındaydı.

Yerel bir edebiyat yarışmasında “lastik” adlı hikâye mansiyon ödülü aldı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün her sene düzenlediği öğretmenler arası anı yarışmasında aşağıdaki çalışmalarım ödül almıştır.

2016 – 2017: Avuçlarımda Bin Bir Çiğ Tanesi, il birinciliği

2017– 2018: Gri Zamanların Altın Çocukları, il birinciliği

2018 – 2019: Çağla Yeşili, il birinciliği

2019 - 2020: Merhamet Elçisi, veli dalında il birinciliği

2022 – 2023: Tuğçe, il birinciliği

2022– 2023: Ah Hüseyin, anı dalında il ikinciliği,

2023– 2024: Öğretenim, öğrendiğim, öğretmenim adlı çalışma şiir dalında il ikinciliği ödüllerini almıştır.

05256.jpg

784.jpg

Röportajımız haftaya devam edecek.

Kaynak:HABER EXPRES ( HABER MERKEZİ)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir
RÖPORTAJ