“Veren el alan elden üstündür” buyuruyor peygamber efendimiz. En önce ve en evvel veren Allahu Teala’dır. Ona muhtaç olmayan, yani ona karşı fakir olmayan hiçbir mahlûk yoktur. Dünyaya hayat veren bütün mahlûkatın rızkını veren Allahu Teala değil midir? Sevgili peygamberimiz Allahu Teala’nın rızasına kavuşmak için onun kullarına yardım etmeyi öğütlemektedir. Bu konuda şöyle bir menkıbe anlatılır, Sahabeden hazreti Ukbe bilmediklerini, öğrenmek istediği hususları sevgili peygamberimizden sormaktan çekinmezdi. Böylece pek çok şeyi öğrenme imkânını bulmuştu. Bir gün peygamber efendimizin yanına yaklaştı, mübarek elini tuttu ve şöyle dedi: ya rasulallah iyilik ve ibadetin üstün olanları hakkında beni bilgilendirir misiniz? Sevgili peygamberimiz buyurdular ki: halini sormayanın halini sor sana bir şey veremeyene vermeye bak sana haksızlık edeni de mümkün ise affetmeye bak. Buradan da anlaşılıyor ki vermek, affetmek, bağışlamak hepsi insanın üstün olmasını sağlayan hal ve hareketlerdir.

  İnsanlar şöhret olmak için, parmak gösterilmek için , günümüzde bu şöhreti kazanca çevirmek için ne sıkıntılara katlanıyor ne emekler harcıyorlar. Çünkü öne çıkmayı, önde olmayı, takdir edilmeyi arzuluyorlar. Yüzlerce metre yükseklikte ip üzerinde cambazlık yapanlar var. Güvenlik tedbiri olmadan gökdelenlere tırmanarak tanınmak isteyenler var. Canını tehlikeye atarak arabayla drift atanlar, sosyal medya hesabında  paylaşmak için akla hayale gelmeyen absürt davranışlar sergileyenler var…bunlar birer üstünlük arzusu ve duygusudur. Oysa asıl üstünlük Allahın rızasına kavuşacak hal ve davranışlardır.

Buna kavuşmanın yolarından biri de onun kullarına iyilikle bulunmak, yardımsever olarak bağışta bulunmak… bu tür yardımlarda bulunanlar Allahın rızasına kavuşurlar… İnsanların hayırlısı olurlar. Bir sonrası sayıda buluşmak üzere  hoşça kalınız.