"Yükselen Dalga: Milliyetçilik"
Son 2 yıldır ağırlıklı olmak üzere dünyada yükselen dalga milliyetçiliktir. Daha doğrusu milliyetçi söylemlerdir.
Milliyetçi söylemler öyle sivrilmeli ki, radikal birer etnik ırkçılığa dönüşmelidir.
Huzursuzluk olmalı, kavga başlamalıdır. Kavga büyüyüp rolü “savaş” almalıdır.
ABD’de Trump’ın seçilmesiyle birlikte İtalya’da da Beş Yıldız Hareketi’nin yükselen ivmesi bu dalganın küresel bazda yükseldiğini göstermektedir. Mesela Hollanda’da yapılan seçimleri Geert Wilders kazanamadı. Ancak etkisi şu anlamda oldu; diğer birçok partiyi etkiledi, onlar da daha fazla milliyetçi çizgiye geldi. Şimdi Hollanda toplumunda ciddi bir milliyetçilik var.
Bu hava Avrupa Birliği ülkelerini de tümüyle çevrelemiş durumda bulunuyor.
Öte yandan ülkemize döndüğümüzde daha birkaç yıl öncesine kadar terör örgütü PKK ile milli devleti tasfiye edip federasyon müzakerelerine oturan AKP iktidarı son 2 yıldır milliyetçi söylemlere ağırlık veriyor.
Her ne kadar AKP kadroları milliyetçilik hususunda samimi olmasalar da bunu son zamanlarda ortaya koydukları ayrıştırıcı söylemlerle milli-gayrı milli ayrımıyla topluma enjekte etmektedir.
Televizyon kanallarının büyük büyük çoğunluğunda milli duyguları kabartan, milliyetçi mesajların yer aldığı diziler boy göstermekte ve militarist konular ağırlıklı olarak işlenmektedir.
Milliyetçilik etnisiteye ve kontrol edilemez bir noktaya gelmediği sürece milli devletler için önemli katkılar sunan bir fikir sistemidir. Ancak milliyetçiliği doğru ve yararlı okumanın hayati bir ehemmiyeti vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nde süregelen sloganik ve söylem temelli, refleksif, hedef alıcı ve reddedici anlayış da, yapıcı milliyetçilik çizgisinden uzaklaşmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nde yaşanan Genel Kurul sürecinin engellenmesiyle, bu yenilikle gelecek olan proje üreten, çağdaş ve reformlara dayalı milliyetçilik atılımının engellenmesi aynı düzlemde değerlendirilmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne baktığımızda daha sert dilli bir muhalefet yaptığını söylemek mümkündür.
Diğer taraftan Devlet Bahçeli’nin önüne uzanan her mikrofona, her fırsatta terör örgütleriyle kendilerine daha doğrusu AKP’ye muhalefet eden “Siyasi Partileri” eş tutması da tesadüf değildir.
***
Küresel sermaye ilmek ilmek bu süreci işlemektedir. Bu sadece ülkemizle sınırlı kalmayıp küresel bir alana yayılmıştır.
Özellikle Ortadoğu coğrafyasında süregelen kaotik kaynaşmayı da göz önüne getirdiğimizde ülkemizdeki ayrışmanın ve kutuplaşmanın siyaseten olmadığı görülebilmektedir.
***
Savaşlar iki türlüdür. Savaşın bir yüzü kanayan yüzüdür. Diğer yüzü ise parasal yüzüdür.
Bugün Ortadoğu bölgesi başta olmak üzere savaşların yaşandığı birçok bölgede, savaşın görünen aktörleri savaşın kanayan yüzüdür.
Parasal yüzü küresel silah şirketleri ve dünya ekonomisinin büyük bölümünde hakimiyet kuran aileler temsil etmektedir.
***
Bugün dünyada yükselmekte olan kontrolsüz milliyetçilik dalgasının finansörleri yine bu sermaye gruplarıdır.
Nerede insanlığa dair bir ayrışma ve kutuplaşma yaşanmaktaysa orada bu sermaye gruplarının örtülü şekilde şubeleştiğini görmek mümkündür.
Ülkemizde de son zamanlarda söyleme dayalı algılara yerleştirilmeye çalışılan milliyetçiliği bu çerçevede değerlendirmek mümkündür.
Milliyetçilik kan akıtmak, başka milletlerin kafasını ezmek değildir. Milliyetçilik fikirsel anlamda tezatlık yaşadığın insanları ötekileştirip reddetmek değildir.
Milliyetçilik milli dili sahiplenmek, düzgün kullanmaya özen göstermektir.
Milliyetçilik milli kültüre sıkı sıkıya sarılmaktır.
Milliyetçilik evrensel buluşlara ve çağdaş bilime Ayyıldızlı mührü vurabilmektir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.