BİR ÖĞRETMENİN HİKAYESİ
Ahmet 43 yıl önceki ilkokul öğretmenini parkta görünce, utanarak yanına yaklaşıp mahcup bir şekilde “Hocam beni tanıdınız mı?” dedi. İhtiyar öğretmen:
-Hayır tanımadım Ahmet:
-Hocam nasıl tanımazsınız!... Ben ilkokul öğrenciniz Ahmet Yıldız. Hocam sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu. Ben almıştım. Siz de “herkes kalksın ve elerini tahtaya dayasın, arama yapacağım demiştiniz. Ben utanmış ve çok korkmuştum.. Sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye soğuk terler döküyordum…
Sizden bir komut daha geldi: “Şimdi herkes gözlerini kapatsın!”
Ortalarda bir yerdeyim. Aranma sırası bana gelmişti.
Saati cebimden sessizce almış, devamla, aynı sessizlik ,içinde son arkadaşa kadar aramayı sürdürmüşsünüz. Sonra bizi yerimize oturtup bana ve hiç kimseye hiçbir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz. Büyüdükçe içimde büyüttüm bu davranışınızı. Hocam ben şimdi 55 yaşındayım. Düşünüyorum da şu hayattaki en büyük dersi o gün sizden almışım. Her aklıma gelişinde kendimi sizden kalan erdemin koruyucu gölgesinde hissettim.
Hocam siz bana o utancı yaşatmadınız. Yaşasaydım unutur muydum, doğrusu bilmiyorum. Ama beni utandırmanızı hiç unutmadım… Size çok saygı duydum ve dua ettim hocam. Şimdi hatırladınız mı beni? İhtiyar öğretmen yan yana oturdukları bankta öğrencisine yaslanarak:
-O olayı ertesi gün unutmuşum ben. Şimdi sen anlatınca hatırladım. Sizlere “gözlerinizi kapatın” dediğimde bende gözlerimi kapatmıştım. O yaştaki her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yargı oluşsun istememiştim. O sen miydin?... Bilmiyordum, nasılsın dedi…
Allahü tealanın bir ismi şerifi de “Settardır”. Günahları kusurları örter, setr eder… Kulların ayıplarını meydana çıkarıp rezil etmez… Biz de kimsenin, günahını, kusurunu yüzüne vurup, toplum içinde mahcup etmeyelim.
Gelecek sayı görüşmek ümidiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.