Mazeretler yaşantımızın her alanında çokça yer edinmiştir ki; notlar düşükse öğretmen suçlu, kavga etsek karşı taraf suçlu, başarısız olsak şartlar suçlu, kaza yapsak diğer araç suçlu…  Zamanı, maddiyatı, çevreyi hatta mevsimleri bahane ederek en kolay kaçılan yola sığınılır.

Gönül ve zihin tarlasına mazeretlerle dolduranlar "Başa çıkma" becerilerinden yoksun oldukları için mazeretleri ardı ardına sıralamaya başlarlar.

“Ben tek başıma ne yapabilirim ki”, “faydası olacağını bilsem, her şeyi yaparım”, zamanın yok ki”, “insanlar beni anlamıyor”, “benden geçti artık”, “elime fırsat geçmiyor ki”, “torpilim yok”…

Ne yazık ki mazeretler istediğiniz yere götürmediği gibi ayrıca korkak, şüpheci ve güvensiz duyguları da yoğunlaştırıyor.

“İyi mazeretler bulmayı başaranların, başka şeyler başarabildiği çok nadiren görülür.” Benjamin Franklin

Hakikaten bunlar bir engel olabilir mi?

Muhakkak sizin yaşadığınız sorunların daha ağırlarını yaşayıp hedeflerine ulaşmış kişiler vardır.

Bir şeyi gerçekten yapmak isterseniz bir yolunu bulursunuz. İstemeseniz de, bir bahane bulursunuz. (Jim Rohn)

Mazeret zincirlerini koparmak için;

Kendini bilmek, kendini yeniden inşa etmek, tüm zaaf ve erdemlerini bilerek yol almak,

Her şeyiyle hayatınızın sorumluluğunu üstlenmek ve eyleme geçmek. Ve Dan Millman dediği gibi: “Yapabileceğimizin en iyisini yapmak, hiç yapmamaktan ve mazeret üretmekten iyidir”,

Mantık süzgecinden geçen hayal ve hedefler için yol haritası belirlemek,

Şartları dert olarak görmek yerine bir öğrenme fırsatı olarak görmek yani başka bir çerçeveden bakmak,

Elbette ki değiştiremeyeceğimiz durumlar vardır. Onları değiştirmek için boşa kürek çekmek yerine kendi algılarımızı değiştirerek çözümün bir parçası olmak,

Sürekli yakınan, her şeyi olumsuz eleştiren negatif insanlardan uzak durmaktır.

Her zaman kazananın anlatacak hikâyesi, kaybedenin anlatacak mazereti vardır.

Güzel anılarla süslenmiş hikâyelerinizi sevdiklerinizle paylaşacağınız bir hafta dileklerimle

Sağlıkla ve huzurla kalın.