YAŞLILIK ÜZERİNE 2
İnsanlar doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Bu yaratılışımızın değişmez bir kuralı. Doğmamız elimizde olmadığı gibi ölmemekte elimizde değildir. Onu ancak Allahü Teala bilir ama nasıl yaşadığımız ve yaşamamıza nasıl yön vereceğimiz hakkında irade olarak elimizdedir.
Her yaşın kendine göre bir güzelliği vardır. Yeter ki hayata güzel yanlarından bakalım ve hangi yaşta olursak olalım hayatımızın yaşanmaya değer birçok nimetlerinin olduğu gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmayalım.
İnsanlar yaşlandıkça gerek beden gerek ruh bakımından birçok değişiklikler başlar. Yaşlandıkça ruhta bir yaşlılık olmaz ama ruhu taşıyan beden yaşlandıkça eski gücünü ve kuvvetini gösteremez olur. Gönül kocamaz derler ama yaşlılıkta beden her türlü hastalık hallerine sıkıntılara, çeşitli kısıtlılık hallerine düçar olurlar. Mecbur kalırlar.
Bazen buna ölüm düşüncesi de eklenir. Geleceğinin ne olacağı düşüncesi de ona ciddi kaygılar ve endişeler verir. Hayatın bir gerçeğidir ve aslında büyüme 25 yaşlarında durur. Adale gücü en yüksek seviyededir. Bağışıklık sistemi yüksektir. 30 yaşından sonra vücut fonksiyon kapasitesi az da olsa düşmeye, bazı anatomik değişiklikler kendini göstermeye başlar. 40 yaşlarında fazla hissedilmese de aslında ufak ufak duraksamalar başlamıştır. Kilo artarken boy birkaç milim kısalır. Vücudun tabi savunma sistemi zayıflar. 50 yaşlarında deri kırışıp sarkmaya başlar. Vücut ağırlık kaybetmeye, görmede zayıflama ve hafıza kayıpları kendini göstermeye başlar.
60 ve 70 yaşlarında boy yaklaşık 2 cm kısalmıştır. Kas gücü yarı yarıya düşer. Tat alma duyusu iyice azalır, duyma ve görme fonksiyonlarında azalmalar görülebilir. Genel olarak yaşlılığın 65 ile başladığı kabul edilir. Dünya Sağlık Teşkilatı'nın yaptığı yaş gruplaması şöyledir; 45 - 59 orta yaşlı, 60 - 74 yaşlı, 75 - 89 ihtiyar, 90 ve üstü yaşı çok ihtiyar...
Bu bölgelere ve ülkelere göre de değişebiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.