GÖKÇE BEĞ KARA TOPRAĞA DÜŞTÜ!
Geçen yıl AÇIK ARA ŞAMPİYON oldu herkes sevindi.
Pandemi denen Korona virüs belası bizi bir dönem ayırdı.
Bu yıl Çarşambaspor’umuz 3. Ligde
İlk haftada takımımız deplasmanda Gölcükle karşılaştı.
Gölcük’ ten 3 puan bir gole alınırken herkes mücadeleyi beğenmişti.
O yüzden bu yıl büyük umut ve hevesle mutlu etti bizleri.
Ama bu hafta kendi evinde Çarşambaspor, bir anda hayalleri örseledi.
Örseledi diyorum çünkü Cumartesi günkü maç maça benzemiyordu.
Nedendir bilinmez ama gizli bir el adeta geceden oyunculara değmiş,
Hiç birisinin koşmaya, mücadele etmeye mecali yokmuş gibi oynadılar.
Mücadele için biraz çırpınsalar rakibi param parça edecek kadro var.
Ama oyuncular anlamsız şekilde sahada 90 dakika gezdiler dersem yalan olmaz.
Umarım bu durum ilk ve son olması dileklerimle asıl konuma geçeyim.
Stadyum girme konusunda ki olayları önümüzde ki haftalarda yazacağız…
Şimdilik beklemedeyim.
***
Ona Ülkücü diyorlardı, ama o Ülkücülerin 80’den sonra ki tavrını sevmiyordu.
Yüksek sesle dile getirmese de, tavırlıydı.
Çünkü Ülkücüler; Dava kardeşliği, dişe diş mücadeleyi asla bırakmayanlardı.
Çünkü Ülkücüler ona göre değil tüm camiaya göre çok bedel ödemişti.
Hiçbir Ülkücü makam, mevki, şan ve şöhret için davasına ihanet etmezdi?
Ülkücülerin artık daha fazla bedel ödemesini istemiyordu.
O siyaset yapmamıştı ama DAVA dediği ÜLKÜCÜLÜĞÜN
Her milimlik çalışmasında sessiz ve derinden vardı.
Adını çok öne çıkartmadan hep geriden desteklerdi.
O bu hayata gözleri kapatıp gittiğinde ardından,
Şu dizeleri sıralayan Hasan Topuz’un yazdığı gibi;
Korkut Atamız, kara Eylül çöktü mü?
Gökçe yapraklar, sararıp düştü mü?
Gökdağ’da bozkurt yanık yanık uluyor
GÖKÇE BEĞ, kara toprağa düştü mü?
Evet GÖKÇE BEĞ göçtü mü??
Belki bu dünyadan şimdilik göçtü gitti belki ama,
İnanın onu kimse kolay kolay unutmayacak.
En azından Ülkücülüğü ve vefayı unutmayanlar UNUTMAYACAK.
Bana gelince; 2009 yılında malum şahıs yüzünden herkesin bizden kaçtığı yıllarda,
Rahmetli ağabeyim Efdal Şeker’in tek kelimesi ile
Hiçbir beklentisi olmadan Avukatlığımızı yıllar yılı üstlendi.
Bu dünyalık olay için kaç defa ücret sordumsa asla “şunu ver” demedi.
Onun derdi para değildi, onun derdi şan, şöhrette hiç değildi.
O her gördüğünde “İYİ YAZIYORSUN, İYİ BASTIRIYORSUN,
HATTA DOĞRULARI ÇOK YAZMA BAŞIN BELAYA GİDER KARAOĞLAN.
BAK MAHKEMEYEYE VERİRLER SENİ KİM SAVUNACAK” derdi.
Hatta bir ara şaka yollu “Bende yazmak istiyorum ama sen kaldıramazsın” derdi.
Kendisine gülerek, “Avukatım çok iyi hem beni hem kendisini savunur,
Bana ne sen derdine yan” şeklinde şakalaşırdık.
O asık yüzünün ardından sıcacık gülümsemesi ile “hadi bakalım” der uğurlardı.
Evet Ülkücüler bir dağını daha yitirdi. Geçte olsa fark edecekler ancak,
O hizipçi değil, birleştirici idi ve sessizce izlerdi.
Tıpkı mahkemede, sokakta, dostları ile oturup dinlediğinde ki,
Suskunluğu ile hastalığını da sessiz sedasız uğraştı.
Ama yaradan vakit tamam gel deyince çare kalmıyor.
Ve GÖKÇE BEĞ, kara toprağa düştü…
Onu son yolculuğuna uğurlamayı çok isterdim.
HAKKIM HELAL OLSUN SENDE HELAL ET HOCAM, AVUKATIM, ABİM, AMCAM
Demeyi çok isterdim ama sağlık sorunlarından gidemedim.
Nacizane ailesine, evlatlarına, kısacası Gökçe ailesine,
Başsağlığı ve sabırlar diliyor, mekanı cennet olsun inşallah..
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.