Cesareti olan bir adım öne çıksın!..
Şimdi ah, vah, tüh falan filan vakti değil!. Haydin bakalım…
Şimdi de yesenize bir birinizi!?, Hadi, şimdi de birbirinize ahkam kesip, Benim ki senin kinden daha büyük, daha güzel, daha manalı desenize…
Hadi bakalım, şimdi bantlayın ağızlarınızı, Kırın Kalemlerinizi,
Daktilodan sonra geçtiğimiz bilgisayarları yenileyebilmek için alın ardınıza birkaç iş adamı, birkaç siyasetçiyi…
Çıkıp bağırın bakalım yetiyorsa. Bir yerleriniz bağırmaya yetiyorsa, bağırın, çağırın, Sıkıyorsa bağırın!..
Ben Gazeteciyim diye afra – tafra atın. Köşelerinizden vurun birbirinize. Haberlerinizde bakalım birbirinizi nasıl suçlayacaksınız.
***
Aylardır, yıllardır bu ülkede bir şeyler karma karışık gidiyor.
Hani Basın bir ülkenin 4. güç – kuvveti idi hani… Hani, basın doğruları yazdıkça, devlet, hükümet, yargı yanlış yapanları alırdı?
Ne oldu? Değişen nedir? Hükümete bindiren bindirene...
Ancak hiçbir gazeteci durup, derin bir nefes alıp önce kendi kendine, sonra halka sormuyor.
NEREDE HATA YAPTIK- YA DA YAPIYORUZ…
Basın birilerinin yandaşı, arka bahçesi, maşası olmamalı. Ama Türkiye’de basın işadamlarının arka bahçesi gibi kullanılıyor diye haykırırken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Başkan Yardımcısı,
Yada siyasetçilerin yandaş, kardeş, bilmem ne basını oluyor dedikçe…
Türkiye’de ki gazeteciler, televizyoncular, radyocular, dergi sahipleri vs, vs, vs gülüp geçmediniz mi?
Madem haklarımız çiğneniyordu; neden ilk gazeteciler içeri girdiğinde HAYKIRMADINIZ?
Neden bizim işimiz halka haber vermek, yanlışları göstermek, eksikleri irdelemek demediniz? Gazetecinin ülkede ki hükümetlerle işimiz yok, bizim iş adamları ile bağımız, bağlantımız yok demediniz!.
Oysa hepiniz bir iş adamına, bir siyasetçinin maddi katkısına boyun büküp o ne derse bu güne kadar yazılarınızı yazmadınız mı? Bu mesleği bu hallere sizler sokmadınız mı?
Şimdi çıkıp sokaklara ağızlarınıza bant bağlıyor, kalem kırıyor, basın özgürlüğümüz elimizden alınıyor diyerek YAYGARA YAPIYORSUNUZ.
Bu Ülkede yargı, TSK, falan filan değişimlerinde olanlar ve yaşananları tam anlamı ile gerçekleri o günlerde neden yazmadınız?
Kim daha çok verirse ona göre yazanlar, bu gün yaptıklarının cezasını çekecektir.
Bu mesleğin henüz ilk basamağına bile çıkamadım. Ama gördüğüm, yaşadığım olaylardan sonra diyorum ki;
EDEN BULUR…
Kim ne derse desin bu baskılar elbette ki kabul edilemez. Gazeteci baskı altına, gözaltına, hapislere; yazdıkları, bilgileri, konuştukları için atılamaz, atılmamalı!. Yargılanmamalıdır!.
Gazeteciler; eskiden yol gösterenlerdi. Şimdi bir anda nasıl oluyor da ihanet çemberinin içine girmiş oluyor?. Yargı, basın, siyasetçi, işadamları velhasıl herkes kendi işini yapmalı!.
Ki…
Bu Ülkede özgürlük, mesleğe olan saygı, güven ve istikrar sağlansın.
Aksi takdirde birbirinizin ayağına kim güçlü ise o basar basar durur. Acısını ise sadece önce birkaç kişi sonra TÜRK MİLLETİ ÇEKER.
Yabancılar ise k..çları ile bize güler. Düştüğümüz durum bu.
GAZETECİLERİN ŞİMDİ AĞLAMASI BOŞUNA VAKİT ÇOK GEÇ ARTIK.
Bari bundan sonrasında birlik olup, tek yekûn cevap verilmelidir.
Kişilere göre değil mesleğin ciddiyetine, saygınlığına ve ülkenin bekasına göre… Ona layık olmak gerekir.
İşadamı, siyasetçi zengin zümrenin dalına dokunuldu diye değil,
bu mesleği adam gibi yapan, yapmaya çalışanların ezilmemesi için eylem yapmalıdır.
Gerisi geleceğini teminat altına almak için bir yerlere mesaj verme işidir ki;
BASIN MESAJ VERMEZ, GAZETECİ YANLIŞLARI, KANUNSUZLUKLARI YAZAR, EKSİKLERİ GÖSTERİR, İŞARET EDER...
Gerisi yargının işidir. Kimse de bir şey diyemez. Ama yanlış yapanlar dışarıda iken gazeteciler yanlışı yapanları yazdı diyerek içeri alınıyorsa…
Biz 3. dünya ülkesi bile olamadığımızın kanıtıdır. Özgürlükmüş, HİKAYE…
TIRIS GELİR, TIRIS GİDER GERİSİ.
Bu gün avuçlarını kaşıyanlar, yarın neresini kaşıyacak iyi düşünün. Ağlama vakti geçti beyler unutmayın. Şimdi dik durma zamanıdır. Başaracak kaç meslektaş var soruyorum ve merak ediyorum.
Cesareti olan bir adım öne çıksın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.