Erol ŞEKER

Erol ŞEKER

Benim de gönlümde bir Aslan var…

Benim de gönlümde bir Aslan var…

 

Milletin ağzı çuval  değil ki büzesin…

Hani Çarşamba’ya yıllar sonra geldik ve basın işine girdik.  Her ne hikmetse hiçbir partiye ( 2011 yılının son aylarına kadar) üye ve hatta sempatim bile yokken, birileri ısrarla yazdığımız ve yaptığımız haberlere göre bizi bir parti kalıbına sokmak istediler.

Bunda bazı kesimler istedikleri gibi de başarılı oldular. Yani hiçbir bağımız olmadığı halde bir siyasi partinin ekürüsü gibi tanıttılar. Ha bu benimle eş gösterilen siyasi partili olmak ayrı bir gururdur. Ben bu siyasi partiyi veya diğerlerini yaptıkları, yapamadıkları konularda asla eleştiremem. Ben gazeteci kimliğimle dün olduğu gibi bu gün ve bundan sonra da tüm siyasi partilerin yaptıklarını eleştirmekte hürüm.

Eleştiriyi yaparken bu vatanı, milleti ve bayrağımı çok sevdiğimden olacak ki; beni hep o kalıba sokamaya çalıştılar. Ne güzel onur verdi bunlar hep bana. Ama Başbakanın deyimi ile; “Milliyetçi söylemler sadece bir siyasi partinin argümanı değildir”. Eğer, benim milliyetçi söylemlerim varsa bir partiye angaje edilmem beni üzmekten öte, belli isimlerin eline koz vermek ve bunu uzun uzadıya şikayet, ağlama duvarı ve siyasi malzeme olarak kullanmasına yarar. Kaldı ki; birilerinin bizi o yöne işaret ederek aklı sıra eleştirirken büyütmesi daha hoş. Ama onları yaparken kendilerinin küçüldüğünün ve yok olduğunun farkına bile varamıyorlar. Sonra o koltuklar itham ettiklerinin eline geçince bakalım ne yapacaklar. O zaman kendilerini mi yakacaklar merak ediyorum.

Bunu yapmadılar mı?. Yapan çok oldu. Gazeteciliğimizi bir kalıbıa sokmaya uğraşanlar sonunda hep mevcut oturdukları yere daha da sert şekilde oturdular. Bu siyasi manevrayı aslına bakarsanız 2009 yerel seçimlerinde ayyuka çıkardılar.  Sonuç ne mi oldu? Yalaaaaaaaaannn…

Şükür biz yalan konuşmadık. Ve günü geldiğinde söylemlerimiz nedeni ile bizi başka yerlere başka adreslere sevk etmeye çalışanlar bu gün ızdırap içinde kıvranıyorlar. Mevcut ellerindekileri de kaybetmeye başladı yalnızları oynamaya başladılar. Hatta unutuldular bile. Artık o isimlere de herkes tepeden bakmaya başlar… Ama onlarda kulp bulmak için kıvranmıyor değiller. “Sen istediğin kadar bu partiden ol. Biz senin ne olduğunu,neyi sevdiğini biliyoruz” muhabbetinin ötesine yelken açıyorlar ama,

Yediremiyorlar aksine yiyorlar. Bugünden sonrasına bakacak olursak. Her yiğidin içinden neler geçmez ki. Hani bizim milletimizin bir şekli vardır. Hep daha yukarıdakiler gibi olmak. Bunu da hep şu cümlelerle dile getirirler. Ben başbakan, Cumhurbaşkanı olsam… Şunu şunu yapardım, böyle böyle yapmazdım”. Ama o koltuğa oturduktan bir süre sonra hepsi unutulur keyfi ve şahsi veya etrafında ki fırıldak ya da yanar - dönerlerin dediğini yapmaya başlarlar. Böylece de çoğu sevdiği insanların kalplerini kırarlar, arkadaşlıklarını, dostluklarını ve hatta akrabalıklarını sona erdirirler.

Hani sen yapmayacaktın. İşte tılsımlı soru bu aslında. Benim gönlümde bir aslan yatmıyor mu? Elbette ki yatıyor. Ama her şeyin vakti ve zamanı var. Ben de o zamanı arıyorum. Kim nasıl yorumlarsa yorumlasın. Ama vakit bu gün değil. Ne zaman onu yaradan gösterecektir. O gün geldiğinde bu gün bize bıyık altından gülenler, kendini darı ambarında görüyor diyenler bakalım ne hale gelecekler.

Ben merak ediyorum ya siz?. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tıpkı Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi. Yada “Hiçbir şey göründüğü gibi asla değildir. Zahiri görürsünüz ama o gördükleriniz bir gün hayalden öteye gitmez. Ne dersiniz.

Mutlu ve ( sağ)- lıcakla kalın…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol ŞEKER Arşivi
SON YAZILAR