Şu siyaset olaylarına hiç dalmayayım diyorum.
Ama tabiri caizse biz istemedikçe olaylar GÜNDEM, GÜNDEM diye bağırıyor.
Konu AK Parti de ki İlçe Başkanlık seçimleri. Biliyorsunuz Çarşamba İlçe Başkanlığı seçimi Kasım ayında yapıldı nerede ise bir ay sonra kongre heyecanı tamamlandı. Nedenler, sonuçlar belliydi.
Kimse tek kelime etmedi. Ama nedenler ve neden olanlar hep aynı adres oldu. O ise hep birilerini çocuk gibi şikayet ederek önüne gelene ağlayıp durmuştu. Sonra bu konu kapandı. İl Koordinatörü olan ve eski Milletvekili Recep Yıldırım’ın bu bölgede ki Ağabeyliği, AK Parti içinde ki birlik ve beraberlik mesajları dinleniyor kimse buna itiraz etmiyor derken; başka ayak oyunlarını da oynadı ve konu tamamen kapandı.
Vee, bu defa Canik İlçe Kongresi ortalığı velveleye verildi. Tek liste ve adayla seçim denilse de, kongre de çok sayıda aday olsun ama birlikteliğe zarar vermeyin denilse de… Birileri özellikle karıştırmak ve kendi dediğini yaptırmak için uğraşmaya başlamış. Sonra haberler başladı yeniden enteresan haberler olmaya başladı. Kısacası haberlerin kimisi ortamı gereni haberler oldu, kimisi bu ismi eleştiren haberler…
Peki hangisi halkıydı?
Sorarsanız haklı olan yok. Haklı olan bu kongreleri sessiz sedasız ve daha güçlü bir şekilde çıkılmasını sağlayan Recep Yıldırım’ın sözlerini dinlemeyip inadını yürüten birkaç kişinin sıkıntısı Partiyi sıkıntıya sokuyor. Hatırlayan bilir. Bu partide Lidere olan sevgi partinin yıllarca ayakta dimdik durmasını sağlar demiştim.
Bu partide koltuk kavgaları olmadıkça, benim –senin adamın muhabbetleri olmadıkça bu partiyi halktan başkası gönderemez diyerek yazmıştım.
Biz bunu yazarken birileri AK Partiyi karıştırıyor diyerek taaa Ankara’lara bizi şikayet ederek güya bööyyüük işler başarmıştı. Hatta bunların gözünü o koltuklar o kadar karartmıştı ki?. Bu koltuğa ikinci koltuğu da kontrol altına almak için çırpınmaya başladılar.
Partisinden bile büyük olduğunu sanmaya başlamışlardı ve hala da aynı düşünceleri sürüyor bu zatı muhteremlerin.
Sonra birileri çıkıp diyor ki: Ben yapmadım, karışmadım diyor sonra arka fonda onun yaptırdığı aleni olarak çıkıyor. Bizler de Çarşamba ayağını sessizce izliyoruz. Dedikoduları bekliyoruz bakalım haklı olan sonuç çıkacak mı?
Haklı sonuç ne mi? İle Başkanları Başbakanı ve ya Genel Başkanları temsil eder, İlçe ve il Başkanlarını tanımayan bu Liderleri tanımıyor takmıyor kendi bildiğini okuyor ve kendisini Genel Başkanla eş görüyor anlamı çıkartıyor.
Bunları da Genel Merkezler her nedense el üstünde tutuyor- du… Yada öyle gösteriliyordu. Kırdıkları bardak oysa bini geçmişti. Teşkilatı tanımayan, teşkilatı güdümüne almak isteyenler Genel Merkeze inat mücadele için delicesine çalıştılar, çalışıyorlar. Neden, tek kendi çıkarları, makam ve mevkilerini yükseltmek için. Sözün başında dedik ya “Du”. Du dedik çünkü artık ipler koptu. Koltukları eskitmek için gelmedik, Koltuklar bizi eskitiyor diyenlere bakıyorum da…
Gözünü diktiği hedefine bakıyorum o koltukta, hedefte, elbise de birkaç beden büyük, mevcut olduğu yere bakıyorum önce Allah’ın sonra da Genel Başkanlarının ellerinden tutup yardım ederek geldikleri bu günkü makamlarını da kaybedecekler, kaybediyorlar. Yani baş ayaktan büyük olduğunu unutursa…
Ya da hani bir hikâye var ya o hikaye de ki gibi. Hikâye vücudu kim yönetiyor, kimin dediği oluyor iddiası canııım. Başkanlık demedim alınmayın. İşte o hikâyeyi bilen bilmeyene anlatsın. Kimse bilmiyor diyenler kesin biliyor onlar anlatsın.
Sonuç olarak: Başı görmeyen gözler, ayaklarını da kaybediyor gözleri görmüyor da ona acımak lazım. Ne dersiniz?
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.